Telafi Çalışması Nedir? Telafi Çalışmasının Sınırları Nelerdir?

Telafi çalışması, 4857 sayılı İş Kanununun 64’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İş hukukuna göre telafi çalışması, çeşitli sebeplerden dolayı işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra iş yerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle iş yerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması yahut tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışamadığı sürelerin daha sonra telafi edilmesidir. Telafi çalışması, fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sayılmaz. İşveren, telafi çalışmasına neden olan zorunlu sebebin ortadan kalkmasını ve iş yerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip eden 4 ay içerisinde telafi çalışması yaptırabilir.

İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinin 7’nci maddesi uyarınca; işçinin talebi ile kendisine 4857 sayılı İş Kanunu, iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile öngörülen yasal izinler dışında izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı bu sürelerin telafisi için işçiye yaptırılacak çalışmalar, telafi çalışmasıdır.

Telafi Çalışması

Telafi Çalışması Şartları

Kural olarak yalnızca Kanunda belirtilen sebeplere dayalı olarak telafi çalışmasına başvurulabilir. Ancak kanunda ve yönetmelikte zorunlu nedenlerin ne olduğuna bir açıklık getirilmemiştir. Zorunlu nedenler; işyerinde işin durmasına, normal çalışma sürelerinin altında çalışılmasına ya da tamamen tatil edilmesine neden olan hallerdir. Bu haller;

  • işçiye veya işverene, iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı veren zorlayıcı nedenler,
  • işyerindeki makinalarda, araç gereçte arızanın meydana gelmesi ya da
  • işyerindeki makinalarda, araç gereçte arıza ihtimali nedeniyle bakımın gerekmesidir.

Telafi çalışması, günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz.

  1. Zorlayıcı Nedenlerle Telafi ve Pandemi Süreci

Salgın hastalıklar genellikle zorlayıcı neden olarak kabul edilmektedir. Bir işyerinde salgın hastalık nedeniyle faaliyetlerin durmak zorunda kalması, zorlayıcı sebeptir. Ancak telafi açısından Kanunda aranan şart zorlayıcı sebep değil, zorunlu sebeptir. Bu açıdan zorunlu sebeplerin zorlayıcı sebebi de kapsayıp kapsamadığına göre salgın hastalık nedeniyle telafi çalışması yapılıp yapılamayacağı hakkında bir sonuca varılmalıdır.

Zorunlu nedenler, zorlayıcı nedenleri de içerisinde barındıran daha geniş bir kavramdır. İşyerinden kaynaklanan bir sistem arızası, makina bakımı gibi haller zorlayıcı sebep sayılmasa da zorunlu neden teşkil eder. Bu nedenle telafi çalışmasına neden gösterilebilir. Salgın hastalık nedeniyle sokağa çıkma yasağı kararı verilmesi, karantina uygulamaları gibi işin kısmen veya tamamen durmasına yol açan zorlayıcı nedenler halinde işçiye telafi çalışması yaptırılabilir.

Telafi Çalışmasının Sınırları

İşyerinde telafi çalışması yapılabilmesi için Kanunda öngörülen sürelere dikkat edilmesi gerekmektedir. Kanuna göre telafi çalışması, en geç dört ay içinde yaptırılmalıdır (İş Kanunu m. 64/1). Bu hüküm, nispi emredici niteliktedir. Bu nedenle kısaltılabilir, ancak uzatılamaz. Ancak Kanunda dört aylık sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinde ise telafi çalışmasına sebep olan zorunlu nedenin ortadan kalkmasından ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasından itibaren dört ay içinde telafi çalışmasının yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Diğer bir ifadeyle dört aylık sürenin başlaması için zorunlu nedenin ortadan kalkması yeterli değildir. Ayrıca işyerinin normal çalışma düzenine geçmesi gerekmektedir.

İşçinin telafi çalışması yapma borcunun doğması için işverenin bildirim yapması gerekmektedir. Kanunda ya da yönetmelikte bildirimin şekline ve işçinin çalışmasının istendiği günden ne kadar süre önce bildirim yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yoktur. Ancak işveren bu bildirimi, dürüstlük kuralına uygun bir şekilde ve makul bir süre önce yapmalıdır. İşveren, makul bir süre önce bildirim yapmazsa, işçinin telafi çalışması yapma borcu doğmaz.

İş Kanununda telafi çalışması yapılabilmesi için işçiden onay alınmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanundaki şartlardan herhangi birinin mevcut olması halinde işveren, işçinin rızası gerekmeksizin telafi çalışması yaptırabilir. Ancak işçinin talebi üzerine kendisine izin verilen günler için yapacağı telafi çalışmasında işçinin de rızası gerekmektedir.

İşverenin, işçinin rızası gerekmeden tek taraflı olarak telafi yaptırabilmesi için işçinin çalışmadığı, yani telafisi gereken süreye ilişkin ücretini ödemesi gerekmektedir. Eğer telafiye konu ücret, gününde ödenmediyse işçiye bu çalışmayı yaptırılması mümkün çünkü ücretsiz geçen bir sürenin telafisi olamaz. Benzer şekilde ücretsiz izin sürelerinin de telafisi talep edilemez. İşçi, ücreti ödenen bir çalışılmayan dönemin telafisi için telafi talimatına uymakla yükümlüdür. İşçinin telafiye uymama hakkı yoktur. Diğer bir deyişle, kendisinden hukuka uygun bir telafi mesaisi yapması istenen işçi, iş sözleşmesini telafi çalışması yapmasının istenmesi nedeniyle feshederse, haksız fesih söz konusudur.

Telafi Çalışması Kaç Saat Olmalıdır?

Bu tür bir çalışma, günlük en çok çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz. Telafi, günlük azami çalışma süresini aşacak şekilde yapılamaz. Günde üç saatten fazla da yapılamaz. Ayrıca tatil günlerinde de yapılamaz. Örneğin günlük çalışma süresinin sekiz saat olduğu bir işyerinde, üç saat telafi yaptırılarak günlük çalışma süresi on bir saate çıkarılabilir. Ancak günlük çalışma süresinin dokuz saat olduğu bir işyerinde, yaptırılabilecek telafi çalışması, en fazla iki saattir. Hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatillerde kural olarak telafi yapılamaz.

  • Telafiye Aykırılık

Telafi yaptıracak işveren, bu çalışmanın İş Kanununun 64’üncü maddesinde sayılan nedenlerden hangisine dayandığını açık olarak belirtmek, hangi tarihte çalışmaya başlayacağını işçiye bildirmek zorundadır.

Tatil günleri kavramına sadece Yasalardan (hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri) değil, sözleşmelerden doğan (Cumartesi) tatil günlerini de dahil etmek gerektiği gibi, dört aylık süre içinde “telafi” yaptırılacak günleri ve saatleri tercih hakkı da işverene aittir. Ancak işveren, telafinin kaynağını oluşturan zorunlu nedenin ortadan kalkması ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip eden dört ay içerisinde yaptırır.

Bu tür çalışma yapılabilmesi için işçinin onayının alınması gerekmez. Madde hükmünde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, işçiler işverence uygulanmasına karar verilen çalışmaya katılmak zorundadırlar. Aksi halde, bu durum İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi anlamına gelir ve işverene haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar.

Sonuç olarak işçi, İş Kanunu m.64’de belirtilen koşullara göre uygulamasına karar verilen bir telafi çalışmasına katılmakla yükümlüdür. Çünkü, telafi, bir fazla çalışma olmadığı için işçinin onayı gerekmez. İşçinin, telafiye katılmaması işi ifa borcuna aykırılık oluşturur ve İş Kanunu m.25/II-(h) fıkrasına göre, iş sözleşmesi işverence haklı nedenle feshedilebilir.

İşveren, isçiye yasal nedenlerin dışında, tatil günlerinde ya da iki aylık süre geçtikten sonra telafi çalışması yaptırmak isterse, işçi telafi çalışması talebini kabul etmek zorunda değildir. Bu durumda isçi telafi yapmazsa, bu nedenle herhangi bir yaptırım uygulanamaz. Benzer şekilde yasak olan tatil günlerinde ya da günlük üç saatin üzerinde yaptırılan telafi çalışmaları ya da iki aylık süre geçtikten sonra telafi olarak yaptırılan çalışmalar, telafi çalışması olarak olarak nitelendirilemez. İşçinin bu çalışmalarının yaptırıldığı haftadaki çalışması, sözleşmedeki çalışma sürelerinin ya da yasal çalışma sürelerinin üzerindeyse, bu çalışmalar fazla çalışma sayılır.

İş Kanununun 104’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 64’üncü maddede öngörülen hükümlere aykırı davranan işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için ikiyüzyirmi Türk Lirası idari para cezası verilir. Maddede öngörülen isçi başına para cezası, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca tespit ilan edilen yeniden değerlendirme oranında artırılır.