Hizmet tespit davası, sigortalı sayılan işlerde çalışan kişilerin, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tespit edilemediğinde veya eksik bildirilen hizmetlerin tescil edilmediğinin sonradan öğrenilmesi halinde bunların tespiti amacıyla açılan bir davadır.
Hizmet tespit davasının konusu; tescillenen işe giriş bildirgelerindeki yanlış yazılmış kimlik kayıtlarının, sigorta sicil numaralarının düzeltilmesi, sigortalı yerine başkası adına bildirilen çalışma sürelerinin sahibi olan sigortalıya kazandırılması, hizmet süresinin başlangıcının gerçeğe uygun biçimde tespit edilmesidir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Prim Belgeleri ve İşyeri Kayıtları” başlıklı 86’ncı maddesinin 9’uncu fıkrası uyarınca aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.
Hizmet tespit davasının açılabilmesi için işçi ile işveren arasında bir hizmet sözleşmesi bulunmalıdır.
Hizmet Tespit Davası Tarafları
Hizmet tespit davasında davacı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 4 uyarınca işçi sıfatı olan kişidir. İşçinin ölmesi halinde davacı, işçinin mirasçılarıdır. Davalı, işverendir. Ancak dava, Sosyal Güvenlik Kurumuna ya da ilgili şubesine re’sen ihbar edilecektir. SGK, davaya fer’i müdahil sıfatıyla katılacaktır. Hizmet tespit davasında görevli mahkeme, iş mahkemeleridir. İş mahkemesi bulunmayan yerlerde ise asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre
Hizmet tespit davası, zamanaşımı süresine tabi değildir. Bu davada 5 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Hak düşürücü süre söz konusu olduğundan bu sürenin dolmasıyla işçi, hizmet tespit davası açamaz. Hakim, taraflarca ileri sürülmese de hak düşürücü sürenin dolup dolmadığını re’sen (kendiliğinden) dikkate alır.
Hizmet tespit davasının, işçinin işten ayrıldığı tarihteki yılın son gününden itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir. 5 yıllık süre, İşçinin sigortasız olduğu iddia edilen hizmetlerin geçtiği yılın son gününden başlamak üzere hesaplanmalıdır. Örneğin, 2022 yılının Haziran ayında geçen 20 günlük sigortasız dönem için hak düşürücü süre, 2019 yılının son gününden (31.12.2019 tarihinden) itibaren başlatılmalıdır. Bu durumda dava açma süresi, 31.12.2024 tarihidir. Bu durumda hizmet tespit davasının 01.01.2025 tarihinde açılması halinde dava reddedilir.
Beş yıllık sürenin, hizmetin bittiği yılın sonundan itibaren işlemeye başlamasının nedeni, sigortalının çalıştığı süre boyunca işverene karşı hizmet tespit davası açması halinde yaşayacağı zorlukların ve işveren ile karşı karşıya gelmesinin önlenmesidir.
Sigortalının ölmesi halinde ise mirasçıların açacağı hizmet tespit davasında süre, murisin öldüğü tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak muris, hayattayken hizmet tespit davası açma süresini geçirmişse, mirasçıları bu davayı açamaz.
5 yıllık süre mutlak değildir. Bazı hallerde hak düşürücü süre işlememektedir.
- Aynı döneme ilişkin işçilik alacağıyla ilgili kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararı olması halinde,
- Sigortalı konumunda olan işçinin, memurluğa geçmesi halinde,
- Müfettiş durum tespit tutanağıyla veya tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmesi halinde,
- Asgari işçilik incelemesi sonucunda kurumun, sigortalının primlerini işverenden icra takibi başlatarak tahsil etmesi halinde,
- İşe giriş bildirgesinin kuruma süresinde verilmesi, ancak bordronun ve primin SGK’ya intikal ettirilmemesi halinde,
- İşverenin imzalı ücret bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça göstermesi, ancak sigorta primini kuruma ödememesi halinde süreler işlememektedir.
İşçinin memur statüsüne geçmesi halinde beş yıllık hak düşürücü süre, memur statüsüne geçildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Hizmet Tespit Davasıyla İlgili Yargıtay Kararı
- Hizmet Tespit Davası, İşçilik Alacağını Doğrudan Etkilediğinden Hizmet Tespit Davasının Bekletici Mesele Yapılması Gerekir
”Davacının hizmet süresi taraflar arasında çekişme konusudur. İş yargılamasında çalışma olgusunu ve hizmet süresinin, kısaca kıdemini ispat yükü, genel ispat kuralı gereği iddia eden işçiye aittir. İşçi açılan işçilik davası sırasında hizmet süresinin tespiti ile ilgili olarak işçilik alacaklarından bağımsız olarak hizmet tespiti davası açmış olabilir. Bu durumda hizmet süresine bağlı işçilik alacakları davasının sonuçlanması, hizmet tespiti davasının sonucuna bağlıdır. Bu nedenle hizmet tespit davasının bekletici mesele yapılması gerekir… Açılan hizmet tespit davası davacının İş Kanunundan doğan işçilik alacaklarını doğrudan etkilediğinden ve bu istekler için ön sorun oluşturduğundan hizmet tespiti davası sonucunun beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ile açılan hizmet tespit davası bekletici mesele yapılmadan karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 06.11.2014 T., 2014/13539 E. 2014/20279 K.)
“Kural olarak kişi hizmet tespiti davası açmaya zorlanamaz. Ancak açılmış olan bir hizmet tespiti davası olduğundan, hizmet tespitine ilişkin davanın sonucu ücret alacakları isteklerini içerir davayı etkileyeceğinden, tespit davası bekletici mesele yapılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup sair yönler incelenmeksizin kararın bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 02.10.2019 T., 2017/24376 E. 2019/17964 K.)
- Hizmet Tespit Davasında Husumetin, Sosyal Güvenlik Kurumuna veya İlgili Şubesine Yöneltilmesi Gerekmektedir
“Hizmet tespiti davalarının yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/9.maddeleri oluşturulup bu davalar için özel bir ispat yöntemi öngörmemiştir. Hizmet tespiti davaların niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği için yargılamasının özel bir duyarlılık ve itina ile yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Ayrıca hizmet tespiti davalarında Sosyal Güvenlik Kurumu veya ilgili şubesine husumet yöneltilmesi gerekir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 23.09.2016 T., 2016/13980 E. 2016/11605 K.)
- Hizmet Tespit Davası ile İşçilik Alacağı Davasında İzlenecek Yöntemler Farklı Olduğundan Bu Davalar, Birbirinden Tefrik Edilerek Görülmelidir
“Yapılacak iş; öncelikle hizmet tespiti ile işçilik alacaklarına(ücret) ilişkin davaları birbirinden tefrik ederek yargılamalarına birbirinden bağımsız olarak devam etmek, toplanan deliller doğrultusunda sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 22.03.2018 T., 2016/12365 E. 2018/2644 K.)
“…hizmet tespiti ve işçilik alacakları davaları için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar tamamen birbirinden farklıdır. Bu noktada her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri bu nedenle doğru görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir.
Mahkemenin bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı bir arada görmesi ve yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; öncelikle hizmet tespiti ile işçilik alacaklarına ilişkin davaları birbirinden tefrik ederek yargılamalarına birbirinden bağımsız olarak devam etmek, toplanan deliller doğrultusunda işçilik alacaklarına yönelik talep yönünden sonucuna göre karar vermek; hizmet tespitine yönelik talep yönünden ise, şimdiki gibi derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın davanın usulden reddine şeklinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 14.01.2015 T., 2014/25654 E. 2015/172 K.)
- Hizmet Tespit Davası, Kamu Düzenine İlişkin Olduğundan Re’sen Araştırma İlkesi Uygulanır
“Bir kuralın kamu düzeni ile ilgisi, ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve tarihsel gerçeklerine göre belirlenmektedir. Diğer bir anlatımla, sözü edilen gerçekler kuralın vazgeçilmezliğini; toplumsal yararını ve hukuk düzeninin korunmasına yönelik amacını ortaya koyuyorsa, kuralın kamu düzeni ile ilgisi olduğu kabul edilmelidir. Bilimsel içtihatlarda kamu düzeninin zamana ve mekâna göre değişiklik gösterdiği kabul edilmekte devletlerin vazgeçemeyeceği temel ilkelerde kamu düzenine ilişkin olarak değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Kamu düzenine ilişkin hükümler, toplumun veya genel bir grubun menfaatlerini sağlamaya ve korumaya yönelik kurallar olmakla bu kuralların temelinde kamu yararının, genel ahlak ve adabın ve zayıfların korunması düşüncesi bulunmaktadır. Örneğin, iş hukukundaki hizmet tespit davaları kamu düzenine ilişkin davalar olup re’sen araştırma kuralına tabidir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-6 E., 2021/342 K. sayılı kararında da değinilmiştir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 22.03.2022 T., 2022/86 E. 2022/355 K.)
- Hizmet Tespit Davasının Reddedilmesi, Taraflar Arasında İş İlişkisi Bulunmadığı Anlamına Gelmemektedir.
“Hizmet tespiti davası, kişinin sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir davadır. Bir kişinin işçi sayılması için mutlak surette sigortalı çalışması gerekmez. Bu nedenle hizmet tespiti davasının reddedilmiş olması davacının işçi sıfatını haiz olmadığı ve taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığı anlamını taşımaz. Bu durumda, taraflar arasında iş akdinden kaynaklanan davanın iş mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 15.05.2017 T., 2017/6088 E. 2017/4419 K.)