Aşırı Yararlanmanın Hüküm ve Sonuçları

Aşırı yararlanmanın hüküm ve sonuçları

 

İçindekiler

I. GENEL OLARAK

 

            Aşırı yararlanmanın hüküm ve sonuçları  TBK m. 28/1[1]’de düzenlenmiştir. Buna göre aşırı yararlanmanın söz konusu olması halinde zarar görenin somut durumun niteliğine göre iki olanağı vardır. Zarar gören karşı tarafa sözleşmeyi iptal ettiğini bildirerek ifa ettiği edimin geri verilmesini isteyebilir.  Zarar görenin sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini istemesi de mümkündür[2].

II. SÖZLEŞMEYİ İPTAL HAKKI

            Bir sözleşmenin kurucu unsurlarının mevcut olmasına rağmen o sözleşmenin geçerli bir biçimde hüküm ve sonuç doğurmasının hukuk düzeni tarafından engellenmesi “geçersizlik” olarak ifade edilmektedir[3]. Geçersizlik durumları; eksiklik, iptal edilebilirlik ve kesin hükümsüzlüktür. Sakatlığın giderilerek hukukî ilişkinin hüküm ve sonuç doğurmasını sağlama ya da sakatlık nedeniyle hukukî ilişkiyi hükümsüz hale getirme imkanlarının birlikte bulunması halinde ise iptal edilebilirlik söz konusudur[4].

            Aşırı yararlanmanın koşullarının olması halinde sömürülen kişinin sözleşmeyle bağlı olmadığı yönündeki iradesini açıklama hakkı vardır. Bu halde sözleşme geçersizdir. Buradaki geçersizlik, hükümsüzlük müeyyidesi yönünde bir geçersizliktir. Sözleşmeyi hükümsüz hale getirme hakkı sömürülene ait bir haktır[5].

            Aşırı yararlanma nedeniyle sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmek hem gerçek hem de tüzel kişilere tanınan bir haktır. Ancak tüzel kişilerde aşırı yararlanmanın sübjektif unsurları,  tüzel kişilerin organları bakımından gerçekleşmelidir[6].

            Aşırı yararlanmada sömüren, sözleşmenin akdedildiği andan itibaren o sözleşmeyle bağlıdır. Sömürülen kişi ise sözleşmenin akdedildiği andan itibaren sözleşmeyi iptal hakkını kullanabilir[7].

 

A. İptal Hakkının Hukukî Niteliği

            Sözleşmenin aşırı yararlanma nedeniyle hükümsüzlüğüne (iptaline) ilişkin irade beyanı, bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılmasıdır[8]. Burada iptal iradesinin sömürene ulaşmasıyla hukukî sonuçlar doğmaktadır[9].

B. İptal Hakkının Kullanılması

1. Süresi

            TBK m. 28/2 uyarınca iptal beyanını ileri sürme süresi bir ve beş yıllık süreler ile sınırlandırılmıştır. Bir yıllık süre, zarar görenin düşüncesizliğini ya da deneyimsizliğini öğrendiği tarihten itibaren başlar. Zor durumda kalma halinde ise süre, zor durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemektedir. Beş yıllık sürenin başlangıç tarihi ise sözleşmenin kurulduğu tarihtir[10].

            Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. Hakimin bunu re’sen gözetmesi gerekmektedir. Bu nedenle zamanaşımının kesilmesine ve durmasına dair hükümler uygulanmaz. Sürenin iptal hakkı kullanılmadan bitmesi halinde aşırı yararlanma iddiasında bulunma hakkı da kendiliğinden düşmektedir[11].

2.Şekli

            Buradaki irade açıklaması herhangi bir geçerlilik şekline tabi olmasa da, iradenin açıklanıp açıklanmadığı konusunda bir ihtilaf olması halinde HMK m. 200 hükmü uyarınca belgeyle kanıtlanabilir[12]. İptal beyanı açık ifadelerle, karşı tarafı şüpheye düşürecek belirsiz ifadelerden kaçınılarak yapılmalıdır.

C. İptal Hakkının Hukukî Sonuçları

1.Edimlerin İadesi

            TBK m. 28/2[13] uyarınca zarar gören (sömürülen) taraf borçlandığı edimi ifa etmiş ise bunu geri isteyebilir. Zarar görenin ifa ettiği edimi geri istemesi halinde karşı tarafın bu edimi geri vermesi gerekmektedir. Eğer karşı taraf bu edimi geri vermez ise zarar gören ifa ettiği edimi irade bozukluğundaki gibi mülkiyet (istihkak) davası veya sebepsiz zenginleşme davası açarak isteyebilir[14]. Eğer karşı taraf (sömüren) de edimini ifa etmiş ise zarar gören de bu edimi iade etmek zorundadır. Edimler henüz ifa edilmemiş ise aşırı yararlanma nedeniyle sözleşmenin iptali halinde borç sona ereceğinden edimlerin ifası istenemez[15].

2.Menfaatlerin İadesi

            Aşırı yararlanma halinde sömüren taraf, aşırı yararlanma kastıyla hareket ettiğinden kötü niyetlidir. Sömüren tarafın, zarar görenden elde ettiği edimi değerlendirerek ayrıca menfaat sağlaması mümkündür. Bu nedenle iptal sonucu sona eren sözleşmeyle birlikte bu menfaatlerin de zarar gören tarafa dönmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, aşırı yararlanma nedeniyle zarar gören (sömürülen) tarafın iptal hakkını kullanması halinde edimlerin iadesiyle birlikte menfaatlerin de iadesi gerekmektedir[16].

III. EDİMLER ARASINDAKİ ORANSIZLIĞIN GİDERİLMESİNİ TALEP HAKKI (KISMÎ İPTAL HAKKI)

A.Genel Olarak

            Aşırı yararlanmadan zarar gören taraf, sözleşmenin tamamen iptali yerine kısmî iptalini isteyebilir. Kısmî iptal halinde zarar gören, karşılıklı edimler arasındaki açık oransızlığın giderilmesini talep etmektedir. Böylece tarafların edimleri arasındaki açık oransızlık giderilmekte, edim ile karşı edim arasındaki denge sağlanmakta ve sözleşme ayakta tutulmaktadır[17].

 

B.Edimler Arasındaki Oransızlığın Giderilmesini Talep Hakkının Hukukî Niteliği

            Edimlerin dengelenmesi hakkı da iptal hakkı gibi yenilik doğuran bir haktır. Ancak edimlerin dengelenmesini talep hakkı, iptalden farklı olarak değiştirici yenilik doğuran bir haktır. Edimlerin dengelenmesi talebi karşı tarafa varması gereken tek taraflı bir irade beyanıyla kullanılmaktadır. Beyan, yazılı ya da sözlü yapılabilir. Ancak ispat açısından yazılı yapılması daha uygun olacaktır[18].

            Edimin dengelenmesini talep hakkı için dava açılmasına gerek yoktur. Ancak edimin hangi orana düşürülüp dengeleneceğinin belirlenmesi bir sorun teşkil ettiğinden genellikle dava yoluna gidilmektedir[19].

 

C.Edimler Arasındaki Oransızlığın Giderilmesini Talep Hakkının Kullanılması ve Sonuçları

            Edimlerin dengelenmesi hakkında oransızlığın nasıl giderileceği hususu büyük bir sorun teşkil etmektedir. Zarar gören bu hakkını varması gereken tek taraflı bir irade beyanıyla kullanabilir. Bu durumda oransızlığın giderilmesinde indirim veya artırım miktarına zarar gören taraf karar vermektedir. Sömüren taraf, zarar görenin belirlediği miktarı kabul ederse edimler arasındaki denge sağlanmış olacaktır. Ancak yararlanan taraf edimlerin dengelenmesi hakkını ya da indirim veya artırım kabul etmezse dava yoluna gidilecektir[20].  Bu durumda hakim edimler arasındaki oransızlığı giderecektir[21].

            Öğretide bir görüşe göre, edimlerin yükseltilerek ya da azaltılarak açık oransız olarak kabul edilmeyecek bir düzeye getirilmesi yeterlidir. Ancak açık ve aşırı oransızlık giderilirken edimlerin objektif değeri dikkate alınmayacaktır. Açık oransızlığın giderilmesinde bu aşırılık düzeyinin ortadan kaldırılması yeterlidir. Çünkü objektif değer dikkate alındığında zarar gören tarafın da bu durumu menfaatine kullanması mümkündür[22].

            Öğretideki diğer görüşe göre ise edimler dengelenirken objektif değer dikkate alınmalıdır. Buna göre, yararlanan tarafın korunmaya değer bir menfaati yoktur. Bu nedenle edimlerin sözleşmenin kurulduğu andaki objektif değeri dikkate alınmalıdır. Bu, zarar görenin menfaatine daha uygundur. Nitekim iptal hakkında edimler iade edilirken objektif değer dikkate alınmaktadır. Öyleyse edimlerin dengelenmesinde de aynı değer göz önünde bulundurulmalıdır. TBK. m. 28’de karşılıklı edimlerin piyasa fiyatının dikkate alınarak oransızlığın giderilmesi kastedilmektedir[23]. Kanaatimce edimlerin objektif değerinin dikkate alınması gerekmektedir. Edimlerin değeri ise sözleşmenin kurulduğu ana göre belirlenmelidir.

D.Süresi

            İptal hakkında olduğu gibi burada da zarar görenin düşüncesizliğini ya da deneyimsizliğini öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren beş yıl içinde edimler arasındaki oransızlığın giderilmesi hakkını kullanması gerekmektedir. Zor durumda kalma halinde bu bir yıllık süre, zor durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemektedir[24].

IV. TAZMİNAT

            İrade sakatlıklarındaki iptali düzenleyen TBK m. 39’dan farklı olarak, aşırı yararlanmada tazminat ile ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak bu durum zarar görenin tazminat hakkını ortadan kaldırmamaktadır[25]. Öğretide karşı tarafın zayıf durumundan yararlanarak edimler arasında aşırı oransızlık meydana getirmenin, sözleşme öncesi görüşmelerde olması gereken dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiği ifade edilmektedir.  Culpa in contrahendo ilkesi gereği aşırı yararlanma halinde zarar gören taraf tazminat isteyebilir. Hâkim görüşe göre burada menfi (olumsuz) zararın tazmini söz konusudur[26]. Zarar gören, culpa in contrahendo sorumluluğunda kıyas yoluyla uygulanan borca aykırılıktan sorumluluk hükümleri kapsamında menfi zararın tazminini talep edebilir. Buna karşılık, aşırı yararlanmada talep edilecek tazminat daima güven zararı kapsamında değildir. Hakikaten aşırı yararlanmada genellikle zor durumda kalma haliyle karşılaşılmaktadır[27]. Zor durumda kalma halinde zarar gören, edimler arasındaki aşırı oransızlığın farkında olarak sözleşmeyi bu durumu bilerek akdetmiştir.  Bu nedenle zor durumda kalma halinde karşı taraf, zarar gören tarafta bir güven yaratmamıştır. Öyleyse zor durumda kalma halinde talep edilen tazminat güven zararına değil, sözleşme görüşmelerindeki davranış yükümlülüklerinin ihlâline dayanmaktadır. Ancak somut olayda haksız fiilin şartları var ise zarar gören taraf, tazminat talebini haksız fiile de dayandırabilir. Diğer yandan zarar gören sözleşmeyi iptal hakkından feragat ederse menfi zarar isteyememektedir. Çünkü bu durumda sözleşme ortadan kaldırılmamış, geçerli hale gelmiştir[28].

 

KAYNAKÇA

APAYDIN, İrem                  : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Aşırı Yararlanma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019.

 

ÇETİNER, Bilgehan/

FURRER, Andreas/

MÜLLER-CHEN,Markus  : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2021.

 

DEMİRSATAN, Barış         :“Miras Sözleşmelerinde Aşırı Yararlanmanın Uygulanabilirliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 22, S. 2, 2020, s. 1053-1088.

 

EREN, Fikret                        : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Ankara, 2013.

 

İNAN, Ali Naim                    : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, AÜHF Yayınları No: 435, Ankara, 1979.

 

KILIÇOĞLU, Ahmet M.     : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş güncelleştirilmiş 24. Baskı, Ankara, 2020.

 

KOCAYUSUFPAŞAOĞ-

LU, Necip                              : Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı Borçlar Hukuku Genel Bölüm, Birinci Cilt, İstanbul, 2010.

 

NOMER, Haluk Nami         : “Aşırı Yararlanma (Gabin) Halinde Sömürülen, Kendisine Tanınan Haklardan Dilediğini Seçmekte Tamamen Serbest midir?”, Prof. Dr. Hasan Erman’a Armağan, C. 1, İstanbul, 2015, s. 637.

 

OĞUZMAN, M. Kemal/

ÖZ, M. Turgut                      : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-1, Güncellenip Genişletilmiş 18. Bası, İstanbul,2020.

 

OKUMUŞ, Selmani              : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma (Gabin), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014.

 

ÖNCEL, Yeşim Ezgi            : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma Kavramı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017.

 

ÖZDEMİR, Oylum              : Aşırı Yararlanma, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019.

 

REİSOĞLU, Safa                : Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1.7.2012’de yürürlüğe Giren Yeni Türk Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış Yirmiüçüncü Bası, İstanbul, 2012.

 

SONALP, Ayşegül                : Aşırı Yararlanma, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Y.L. Tezi, İstanbul, 2019.

 

TEKİNAY, Selahattin Sulhi/

AKMAN, Sermet/

BURCUOĞLU, Haluk/

ALTOP, Atilla                      : Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul,

1993.


[1] “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir”.

[2] Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Ankara, 2013, s. 421-422; Oğuzman, M. Kemal/Öz, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-1, Güncellenip Genişletilmiş 18. Bası, İstanbul, 2020, s. 144; Öncel, Yeşim Ezgi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma Kavramı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 61; Apaydın, İrem, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Aşırı Yararlanma, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019, s. 88; Sonalp, Ayşegül, Aşırı Yararlanma, Bahçeşehir Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk ABD, Y.L. Tezi, İstanbul, 2019, s. 60-61; Nomer, Haluk Nami, “Aşırı Yararlanma (Gabin) Halinde Sömürülen, Kendisine Tanınan Haklardan Dilediğini Seçmekte Tamamen Serbest midir?”, Prof. Dr. Hasan Erman’a Armağan, C. 1, İstanbul, 2015, s. 637.

[3] Okumuş, Selmani, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma (Gabin), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Y.L. Tezi, Ankara, 2014, s. 149.

[4] Okumuş, s. 149-150.

[5] Eren, s. 422; Kılıçoğlu, s. 296.

[6] Oğuzman/Öz, s. 144; Kılıçoğlu, s. 296.

[7] Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş güncelleştirilmiş 24. Baskı, Ankara, 2020, s. 296. Yargıtay 1. H.D. 21.10.2019 T., 2018/1897 E. 2019/5369 K. sayılı kararında sömürülenin iptal hakkını dava yoluyla kullanması halinde iddiasını her türlü delil ile kanıtlayabileceğini ifade etmiştir: “Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir” (www.yargitay.gov.tr, e.t. 10.11.2021).

[8] Yenilik doğuran haklar, bir kez kullanılmakla sona erer.  Hakkı kullanmaya yetkili taraf, bu hakkını bir kez kullandıktan sonra sonuçları iki taraf için de bağlayıcıdır. Yenilik doğuran haklar, kullanıldıktan sonra değiştirilememekte ve/ya geri alınamamaktadır. Eren, s. 422; Okumuş, s. 158-159.

[9] Kılıçoğlu, s. 296; Eren, s. 422; Okumuş, s. 159; Özdemir, Oylum, Aşırı Yararlanma, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019, s. 57. İptal hakkının hüküm ve sonuç doğurması için karşı tarafın kabulü gerekmemektedir. Ancak yenilik doğuran haklar, varması gerekli haklardandır. Diğer bir ifadeyle, iptal hakkının hüküm ve sonuç doğurabilmesi için karşı tarafa varması gerekmektedir. İptal hakkı şarta bağlanamaz. Eren, s. 422; Okumuş, s. 159; Özdemir, s. 57.

[10] Eren, s. 423; Çetiner, Bilgehan/Furrer, Andreas/Müller-Chen,Markus, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2021, s. 188; Oğuzman/Öz, s. 145; Kılıçoğlu, s. 298-299. Aşırı yararlanma bu yönüyle irade sakatlıklarından ayrılmaktadır. TBK m. 30/f-1’de düzenlenen irade sakatlıklarında yalnızca bir yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Çetiner/Furrer/Müller-Chen, s. 188. Yargıtay 17. H.D. 31.10.2019 T., 2016/12468 E. 2019/10033 K. sayılı kararında aşırı yararlanmada hak düşürücü süreleri ve bu sürelerin getiriliş amacını açıklamıştır: “Kanunkoyucu bir taraftan, anılan gereksinim ve düşüncelerle sözleşme kurulumunda iradesinin oluşumu sakatlanan ve güçsüz konumda olan tarafı korumak amacıyla gabin (aşırı yararlanma) müessesesini düzenlemiş; diğer taraftan ise, sözleşmelerin çok uzun süreler boyunca geçersiz kılınma riski altında bulundurulmasının önüne geçmek istemiş ve gabin hukuksal nedenine dayanan talepler için 1 ile 5 yıllık hak düşürücü süreler öngörmüş; bu suretle, sözleşmenin her iki tarafının haklarını da gözeten belirleme yapma yoluna gitmiştir.Sözleşmenin taraflarından birinin, gabin hukuksal nedenine dayanarak sözleşmeyle bağlı olmamayı ya da sözleşmenin varlığını korumakla birlikte edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesini istemesi halinde; öncelikle, gabin iddiasına dayanan talep için, kanunda öngörülen 1 ve 5 yıllık hak düşürücü süreler içinde talepte bulunulup bulunulmadığının belirlenmesi; ondan sonra gabinin objektif ve subjektif unsurlarının somut olayda varlığının irdelenmesi gerekir. Müzayaka (zorda kalma) haline dayanan gabin iddiası için kanunkoyucu, zorda kalma halinin ortadan kalktığı andan itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür” (www.yargitay.gov.tr, e.t. 10.11.2021).

[11] Reisoğlu, Safa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1.7.2012’de yürürlüğe Giren Yeni Türk Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış Yirmiüçüncü Bası, İstanbul, 2012, s. 143; Eren, s. 423.

[12] Kılıçoğlu, s. 296; Apaydın, s. 97; Oğuzman/Öz, s. 146.

[13] “Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir”.

[14] Eren, s. 423; Reisoğlu, s. 144; Kılıçoğlu, s. 299; Oğuzman/Öz, s. 144; Tekinay, Selahattin Sulhi/

Akman, Sermet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul, 1993, s. 465; İnan, s. 158; Von Tuhr, Von Andreas, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, çev. Cevat Edege, Yargıtay Yayınları No:15, C: 1-2, Ankara, 1983, s. 313. Taşınır ve taşınmaz mallarda mallar tüketilmemişse ya da iyiniyetli üçüncü kişi tarafından kazanılmamışsa mülkiyet davası açılacaktır. Taşınmaz malın mülkiyeti tescil yoluyla sömürene geçirilmişse, taşınmaz tapu sicilinin düzeltilmesi davası açılarak geri alınabilir. Ancak iadesi istenen edim halen mevcut değil ise sebepsiz zenginleşme davası açılacaktır. Eren, s. 423; Kılıçoğlu, s. 299; Reisoğlu, s. 144; İnan, Ali Naim, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, AÜHF Yayınları No: 435, Ankara, 1979, s. 158.

[15] Eren, s. 423; Von Tuhr, s. 313; Kocayusufpaşaoğlu, Necip, Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı Borçlar Hukuku Genel Bölüm, Birinci Cilt, İstanbul, 2010, s. 498.

[16] Sonalp, s. 75; Apaydın, s. 102-103; Okumuş, s. 167.

[17] Eren, s. 422; Okumuş, s. 169; Kılıçoğlu, s. 298. Aşırı yararlanan tarafın normal ve eşit bir edim teklif etmesi halinde zarar gören taraf bunu kabul etmelidir. Eren, s. 422; Oğuzman/Öz, s. 144. Ancak öğretide aksi yönde görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre kısmî iptal halinde sömüren taraf, bu durumu bilseydi sözleşme yapmayacağını ileri sürerek kısmî iptali tam iptale dönüştürme hakkına sahip değildir. Nitekim bu durum kanun koyucunun sömüreni koruma amacıyla da bağdaşmayacaktır. Bu nedenle kısmî iptal halinde sömürenin farazî iradesine bakılmadan tam ya da kısmî iptalden birisini seçmek sömürülene tanınan bir hak olacaktır. Kötü niyetli sömürenin ise hukukî bir korumadan yararlanma, dolayısıyla seçimlik hakkı yoktur. Bu nedenle sömürülenin tam iptal istemesi halinde sömürenin aradaki farkı telafi ederek borç ilişkisini ve sözleşmeyi ayakta tutma hakkı yoktur. Bu görüş için bkz. Kocayusufpaşaoğlu, s. 496. Yargıtay 1. H.D. 28.05.2019 T., 2016/3685 E. 2019/3430 K. sayılı kararında aşırı yararlanma nedeniyle sömürülen tarafın sözleşmeyi iptal ve edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini talep hakkı olduğunu belirtmiştir:  “Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir” (www.yargitay.gov.tr, e.t. 10.11.2021).

[18] Okumuş, s. 169-170; s. 67.

[19] Okumuş, s. 170.

[20] Kılıçoğlu, s. 298; Okumuş, s. 176.

[21] TBK m. 28’deki “durumun özelliğine göre” ifadesi öğretide seçimlik hakkın dava yoluyla kullanılmasında hakimin müdahale edip edemeyeceği tartışmasına neden olmuştur. Öğretide bazı yazarlar “durumun özelliğine göre” ifadesinin hakimin takdir yetkisiyle sözleşmeye müdahale edebileceği yönünde değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.  Zarar gören taraf tam iptal talep etse dahi hakim kısmî iptale karar verebilir. Bu görüşe göre “çoğun içinde az da vardır” kuralı geçerlidir. Ancak edimler arası oransızlığın giderilmesi talebiyle açılan davada hakim, taleple bağlılık ilkesi gereği iptal hakkının kullanılması yönünde karar veremeyecektir. Bu yöndeki görüşler için bkz. Nomer, s. 648; Çetiner/Furrer/Müller-Chen, s. 189; Oğuzman/Öz, s. 144-145.

[22] Okumuş, s. 177. Bu görüş için bkz. Oğuzman/Öz, s. 145.

[23] Okumuş, s. 178.

[24] Oğuzman/Öz, s. 145; Eren, s. 423; Çetiner/Furrer/Müller-Chen, s. 188; Kılıçoğlu, s. 298-299.

[25] Kocayusufpaşaoğlu, s. 497; Okumuş, s. 184; Nomer, s. 641.

[26] Eren, s. 423; Nomer, s. 641; Okumuş, s. 185.

[27] Okumuş, s. 185; Reisoğlu, s. 144; Demirsatan, Barış, “Miras Sözleşmelerinde Aşırı Yararlanmanın Uygulanabilirliği”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 22, S. 2, 2020, s. 1077-1078.

[28] Okumuş, s. 186. Ancak iptal hakkından feragat edilmesi halinde TBK. m. 39/2 hükmü kıyasen uygulanacağından zarar görenin tazminat hakkı saklı kalmaktadır. Okumuş, s. 186.