Muvazaalı İcra Takibi Nedir?

Muvazaalı icra takibi içerisinde borçlu, mal kaçırma amacıyla 3. Kişiyle anlaşarak kendisine ilamsız icra takibi başlatılmasını sağlamaktadır. Borçlu, bu şekilde kendi mallarını aslında yine kendisi haczetmekte ve gerçek alacaklının icra takibini ya da davasını etkisiz hale getirmektedir.

Kanun koyucu, muvazaalı icra takibi başlatıldığından kuşku duyan alacaklıya koşulları varsa muvazaalı icra takibini iptal olanağı sağlamaktadır. Muvazaalı olduğu anlaşılan icra takibi iptal edildiğinde, takibin tüm sonuçları geçmişe etkili biçimde ortadan kalkmaktadır. Bu yolla alacaklının alacağına kavuşması sağlanmaktadır.

İçindekiler

Muvazaa Nedir?

Tarafların, bir hukuki işlemin hiçbir sonuç doğurmaması ya da farklı bir hukuki işlemin sonuçlarını doğurması konusunda anlaşmasına muvazaa denir. Muvazaa, basit (mutlak) muvazaa ve nitelikli (nisbi) muvazaa olmak üzere ikiye ayrılır. Tarafların, yaptıkları hukuki işlemin farklı bir hukuki işlemin sonuçlarını doğurması konusunda anlaşmalarında ise nitelikli muvazaa söz konusudur.

Muvazaanın değişik amaçları ve nedenleri olabilir. Bunlar; bedelde muvazaa ve sözleşmenin niteliğinde muvazaadır. Bedelde muvazaada tarafların amacı, sözleşme bedelinin farklı gösterilmesidir. Sözleşmenin niteliğinde muvazaada ise taraflar, sözleşmenin niteliğinde gerçek iradelerini gizleyerek, bununla uyumlu olmayan beyanda bulunmaktadır. Bu yola, 3. Kişilerin gerçek iradeye uygun olarak yapılan sözleşme nedeniyle elde etmeleri mümkün bir hakkı kullanmalarını engellemek ya da güçleştirmek amacıyla başvurulabilir.

Muvazaalı İcra Takibi

  • Muvazaanın Yaptırımı Nedir?

Muvazaa, iradeyle beyan arasında bilerek ve isteyerek yaratılan bir uyumsuzluk halidir. Sözleşme, iradeyle beyan arasında uyumu gerektirdiğinden muvazaalı sözleşme, geçersiz bir sözleşmedir. Mutlak muvazaada taraflar arasında gizli bir sözleşme yoktur. Ortada sadece görünürde bir sözleşme vardır. Görünürdeki bu sözleşme, tarafların gerçek iradelerini yansıtmamaktadır. Bu nedenle basit (mutlak) muvazaada sözleşme, geçersizdir. Buradaki geçersizlik, kesin hükümsüzlüktür. Nitelikli muvazaada ise görünürdeki sözleşme ile gizli sözleşme söz konusudur. Görünürdeki sözleşme, tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından kesin hükümsüzdür. Gizli sözleşme ise kanunda aranan şartlara uygun olarak yapılmışsa geçerlidir. Ancak gizli sözleşme, kanunda aranan şartlara uygun yapılmadıysa kesin hükümsüzdür.

  • Muvazaalı Takip Ne Demek?

Muvazaalı İcra Takibi için muvazaadan söz edilebilmesi için kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Diğer anlatımla, muvazaadan söz edilebilmesi için kural olarak muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması gerekir. Daha önce doğan alacağın daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamayacağı gözetilmelidir.

Muvazaalı icra takibinde takibin muvazaalı olduğuna ilişkin emareler olmalıdır. Yani hayatın olağan akışına aykırı olarak borçlunun gerçekleştirdiği işlemler, aynı şekilde alacaklının olağan dışı işlem ve eylemleri söz konusu emareleri oluşturmaktadır. Örneğin borçlunun ödeme emrini icra dairesine giderek bizzat tebliğ alması, işleyecek sürelerden feragat etmesi, alacaklıya haczedilecek malları gösterip söz konusu malları alacaklının himayesine bırakması gibi olağan dışı borçlu eylemleri, aynı şekilde alacaklının satışa çıkarıp alacağına mahsuben aldığı malları borçluya kiralaması gibi eylem ve işlemler danışıklı/muvazaalı işlem ve eylemlere örnek olarak gösterilebilir.

İcra ve İflas Kanunu Uyarınca Muvazaalı İşlemler Nelerdir?

Muvazaalı İcra Takibi için kişilerin muvazaayı ispatıyla ilgili olarak, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik temlikler bakımından İcra ve İflas Kanununun 277-284. Maddeleri arasında farklı bir düzenleme getirilmiştir. Burada borçlunun, borç ödemeden aciz içinde olduğu ya da iflas ettiği halde yaptığı bağışların ve ivazsız tasarrufların geçersizliği kabul edilmiştir. İşlemin alacaklıdan mal kaçırma amacına yönelik olduğuna ilişkin İİK’da bazı karinelere yer verilmiştir. Borçlunun ivazsız temliklerinin ve bağışlamaları, kesin olarak muvazaalı sayılmış ve iptal edileceği hükme bağlanmıştır.

İcra ve İflas Kanunun “ivazsız tasarrufların butlanı” başlıklı 278’inci maddesi uyarınca; mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.

Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir:

  1. füru, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
  2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
  3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.

Kanunda ivazlı olmasına rağmen muvazaalı sayılan ve geçersiz olan bazı tasarruflar sayılmıştır. Kanun koyucu bu yolla 3. Kişilerin ispat ile ilgili güçlüğünün ortadan kaldırılması amaçlamıştır.

İvazlı olduğu halde bağışlama gibi geçersiz olan tasarruflar 3 bent halinde sayılmıştır. İvazlı temliklerde;

(i). Belirli derecedeki yakınlık (füru, evlatlıkla evlat edinen arasında),

(ii). Borçlunun oldukça düşük bir ivaz alması,

(iii). Borçlunun ölünceye kadar bakma ya da intifa hakkı vermesine ilişkin sözleşmeler karine olarak muvazaalı sayılmıştır.

Buna göre borçlunun belirli derecedeki yakınlarına (eş, usul füru, 3. Dereceye kadar kan ve sıhri hısımlar, evlat edinen ile evlatlık) yaptığı ivazlı tasarruflar (satış gösterilerek yapılan temlik, vb.), bağışlama gibi geçersiz sayılmıştır.

Borçlunun malvarlığını azaltan tasarruflar, işlem yapan kişi de bunu biliyorsa ya da bilmesi gerekiyorsa kesin hükümsüzdür.

Borçlunun aleyhine yapılan takipten önceki 2 yıl içinde yaptığı bağışlar ve ivazsız tasarruflarda alacaklıdan mal kaçırma amacının olduğu kabul edilmiştir. Takipten geriye doğru 2 yıldan önceki; 279. Maddeye giren iptal davasında ise acizden veya iflastan önceki 1 yıl içinde yapılan bu tür temlikler iptal edilebilir.

Ancak ister bağış veya ivazsız tasarruf işlemi, isterse ivazlı tasarruf işlemi olsun, borçlunun yaptığı temliklerin alacaklıdan mal kaçırma kastına dayandığı kanıtlanırsa, temlikten geriye doğru bir süre sınırlaması yoktur. Böyle bir temlik işleminden itibaren 2 yıl içinde borçlu aleyhinde bir icra takibi başlatıldıysa bu işlem iptal edilebilir.

  • İcra ve İflas Kanunu Uyarınca Tasarrufun İptali Davası

İcra ve İflas Kanunu uyarınca açılacak iptal davası ile Türk Borçlar Kanunu uyarınca açılan dava birbirinden farklıdır. İcra ve İflas Kanununun kabul ettiği iptal ve muvazaa nedeniyle butlan davalarında, (TBK’daki muvazaa nedeniyle açılan kesin hükümsüzlük davasından farklı olarak) kesin hükümsüzlük, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulmuştur. Oysa Türk Borçlar Kanunu uyarınca muvazaa nedeniyle kesin hükümsüzlük iddiası süreye tabi değildir.

Tasarrufun iptali davası, borçlunun henüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmadığı bir dönemde, alacaklılardan mal kaçırma kastıyla gerçekleştirdiği hukuki işlemlerin davacı alacaklı açısından alacak miktarı ile sınırlı olmak şartıyla hükümsüz sayılmasını, borçlunun söz konusu hukuki işleme konu malvarlığı unsurlarının alacaklının takip alanına sokulmasını ve alacaklının alacağına cebri icra yoluyla kavuşmasını sağlayan nisbi nitelikte bir davadır. Bu nedenle tasarrufun iptali davası, İcra ve İflas Kanununda düzenlenmiştir.

Bu davadaki yargılama usulü, İcra ve İflas Kanununun 281. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar. Hakim davadaki uyuşmazlıkları ve koşulları göz önünde tutarak takdir yetkisini kullanır ve uyuşmazlığı karara bağlar.

Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminat gerekip gerekmediğini ve teminatın miktarını mahkeme takdir eder.

Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur.

Bu dava, borçlu ve borçlu ile hukuki işlemde bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası, iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.

Tasarrufun İptali Davasını Kimler Açabilir?

Bu davayı, temlik işleminde bulunan borçludan alacaklı olanlar açabilir. Bu davayı açabilecek kişiler sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar; tasarruf işlemiyle hakkını devreden kişiden alacaklı olanlardır (elinde aciz vesikası olanlar, iflas idaresi, İİK m. 245 ve 255’deki alacak hakkına sahip kişiler, ödeme gücü olmadığı halde hakkını ya da alacağını devreden borçlu ve bunu bilen ya da bilmesi gereken 3. Kişiye karşı herhangi bir alacaklı).

  • Dava Açma Süresi Nedir?

 Buradaki süre, zamanaşımı süresi değil; hak düşürücü süredir. İptali gereken temlik işleminin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre vardır. Dava bu süre içinde açılmaz ise dava açma hakkı düşer.

Muvazaa ve İİK Uyarınca Tasarrufun İptali Davasının Farkları Nelerdir?