İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Maddi Tazminat Davası

İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davası, uygulamada oldukça sık karşılaşılan bir davadır. Bu dava işçi ve işveren arasında en çok mevzu bahis olan konulardan biridir ve çoğu kez mahkemelerde sonuçlanır. Hukuk açısından da farklı durumlar barındıran bu dava iş kazası özelinde veya meslek hastalığı özelinde farklı sonuçlara neden olabilir.

İşveren, koruma ve gözetme borcu nedeniyle iş sağlığının ve güvenliğinin sağlanması amacıyla her türlü önlemi almakla yükümlüdür. İşverenin bu yükümlülüğüne uymaması nedeniyle işçinin iş kazasına uğramasının ya da meslek hastalığına yakalanmasının yaptırımlarından birisi de maddi tazminat davasıdır. İşverenin buradaki kusuru objektif kusurdur. Diğer bir ifadeyle işveren kural olarak ağırlık derecesine bakılmaksızın her türlü kusurundan sorumludur.

İşçi iş kazasına uğradığında ya da meslek hastalığına yakalandığında ve cismani bir zarara uğradığında işveren, işçinin bu zararını tazmin etmekle yükümlüdür. İşçinin bedensel zararları, ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan zararları ve tedavi masrafları maddi zararın kapsamındadır. İşçinin uğradığı zarar ve buna bağlı maddi kayıpları kaza anına ya da ileriye yönelik olabilmektedir.

MADDİ ZARAR NEDİR?

Türk Borçlar Kanunu m. 49/1 uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı biçimde bir başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak kanunda zarar kavramının tanımı yapılmamıştır. Dar anlamda zarar, teknik anlamdaki maddi zararı ifade etmektedir. Geniş anlamda zarar kavramı ise bir kimsenin malvarlığında ya da şahıs varlığında iradesi dışında ortaya çıkan eksilmedir. Buna göre maddi zarar, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında oluşan azalma olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere maddi zarardan bahsedebilmek için gereken unsurlar; malvarlığı, malvarlığının eksilmesi ve bu eksilmenin iradenin dışında meydana gelmesidir.

İçindekiler

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Maddi Tazminat Davasının Kapsamı

TBK m. 54 uyarınca işveren, işçiyi koruma ve gözetme borcu nedeniyle alması gereken önlemleri almaması nedeniyle işçinin uğradığı cismani (bedensel) bir zararları tazmin etmek zorundadır. Bedensel zarara uğrayan işçi, çalışma gücünün azalması veya kaybedilmesi, ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle doğan zararları ve tedavi masraflarını isteyebilir.

Bedensel zararlar özellikle şunlardır:

1. Tedavi giderleri

2. Kazanç kaybı

3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar

4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Maddi Tazminat Davasında Zarar Nasıl Belirlenir?

TBK m. 54 çalışma gücünün kaybı nedeniyle uğranılan zarar ile ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle uğranılan zararı ayrı ayrı düzenlemiştir. Ancak uygulamada bu iki zararın birbirinden ayırt edilmesi konusunda güçlükler yaşanmaktadır. Çünkü işçinin uğradığı bedensel zarar (yaralanma), çalışma gücünü sürekli ya da geçici biçimde kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu yaralanmanın sonucu olarak çalışma gücünün azalması ya da tamamen kaybedilmesi ise kazaya uğrayanın ekonomik durumunda bazı olumsuzluklara neden olmaktadır. İşçinin uğradığı maddi zararlar kaza anına ya da ileriye yönelik olabilir. Zarar miktarı hesaplanırken haksız fiilin meydana geldiği tarihin mi mahkeme tarafından hüküm verilen tarihin mi esas alınacağı konusunda TBK m. 50’de açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak TBK m. 75 uyarınca zarar miktarının hesaplanmasında hüküm tarihinin esas alınması gerekmektedir.

İş Gücü Kaybı Nasıl Belirlenir?

İş gücü kaybı, beden tamlığının ihlaline bağlı bir sonuçtur. Bu nedenle öncelikle beden tamlığı kavramının tanımlanması gerekmektedir. Beden tamlığı, kişinin tüm yaşam koşullarına uyabilecek şekilde tam ve normal bir insan yapısına sahip olmasıdır. Vücut bütünlüğünün ihlali, zarar gören kişinin beden veya ruh bütünlüğünün, maddi veya manevi bir zarar meydana getirecek şekilde bozulmasıdır. Vücut bütünlüğünde meydana gelen noksanlık, beden tamlığının zedelenmesine ya da ölüme neden olabilir. 

 İş kazası nedeniyle bedensel bütünlüğü ihlal edilen işçinin, ihlalin etkisiyle mesleğini tam ya da gereği gibi yerine getirememesi halinde iş gücü kaybı gerçekleşmektedir. Hukukumuzda sigortalı işçinin işgücü kaybı oranının ne şekilde belirleneceği Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nde düzenlenmiştir. Çalışma gücünün tamamen ya da kısmen kaybı nedeniyle uğranılan zararın tespitinde işçinin çalışma gücünün süresi, ortalama ömrüne göre tespit edilmektedir. Yargıtay işçinin yaşına göre çalışma süresinin PMF cetvellerine göre değil, “TRH2010” tablolarına göre tespit edilmesi gerektiği görüşündedir.

İş kazası geçiren bir işçinin iş veya meslekte kazanma gücünü kaybetme oranı belirlenirken kendi mesleğinin özellikleri dikkate alınmaktadır.  Yargıtay, zararın iş kazası geçiren işçinin kendi işi dışındaki bir başka iş esas alınarak hesaplanmasını bozma nedeni kabul etmiştir. İşçinin uğradığı iş kazası onu iş göremez hale getirmemiş olsa da işini yaparken önceki haline göre daha fazla efor harcaması gerekiyorsa bu husus da işçinin gördüğü iş kapsamında değerlendirilmelidir.

iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davası

İşçinin İş Görebileceği Dönem ve Yaşam Süresinin Belirlenmesi

İş görebileceği çağının (yaşının) sonuna kadar çalışıp gelir elde edeceği kabul edilen işçinin, iş kazası sonucu uğradığı iş göremezliğin belli oranda ya da tümüyle bu duruma engel olması halinde işçinin zararı belirlenirken “iş görebilme çağı” ve “yaşam süresi” de göz önünde bulundurulan önemli unsurlardan birisidir. İş görebilme çağı ile yaşam süresi birbirinden farklı kavramlardır. İşçinin ömrünün sonuna kadar çalışmayacağı kabul edildiğinde işçinin iş görebilme süresinin yaşam süresinden daha kısa olduğu, işçinin çalışma hayatının belli bir süre sonunda emekliye ayrılarak sona erdireceği varsayılmaktadır.

Yargıtay, işçinin uğradığı zararın tazmini için açılan davada işçinin çalışma gücü kaybı geçici olmadığından zarar gören işçinin ne kadar yaşayacağı ve iş görebilme çağında ne kadar kazanç elde edeceğinin belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir.

İşçinin iş kazasına uğraması nedeniyle mahrum kaldığı kazançların belirlenmesinde aktif olarak iş görebildiği dönem esas alınmaktadır. İşçinin aktif çalışma döneminden sonra başlayan pasif döneminde (emeklilik döneminde) gerçekleşecek zararların, yalnızca mahrum kalınan yaşlılık aylıkları olduğu varsayılmaktadır.

Hukukumuzda iş görebilme çağına ilişkin bir düzenleme yoktur. Bu konudaki boşluk yargı kararlarıyla doldurulmaktadır.Yargıtay yerleşiklik kazanan içtihatlarıyla işçinin kaza sonucu iş göremezliğe uğramasaydı altmış yaşının sonuna kadar fiilen çalışarak kazanç elde edebileceğini kabul etmiştir.

iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davası

İşçinin Ücretinin Belirlenmesi

İş kazasına uğrayan işçinin uğradığı zararın tazmini aşamasında zararı belirleyen esas unsurlardan biri de işçinin almakta olduğu ücret tutarıdır. Tazminatın hesabında etkili pek çok unsur gibi ücretin de hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre belirlenmesi gerekmektedir.

Ücretli çalışanların başlıca zararı, iş göremezlik döneminde alamadıkları ücretlerdir. Mesleki gelir dışında bir gelir kaybı varsa, bu gelir için de ek bir tazminat ödenmesi gerekmektedir.

Sorumluluk hukukunda gelir miktarı, genel olarak cismani zarara uğrayanın zarara uğramaması halinde kazanabileceği tutardır. Uğradığı iş kazasıyla beden tamlığı ihlal edilen işçiye ödenecek tazminatın temel unsuru, işçinin geliridir. Buradaki gelir kavramında belirleyici olan husus, işverenin işçiye ödediği ücrettir. Fazla mesai, ikramiye, prim, düzenli bahşiş, elbise, ayakkabı ücreti, konut tahsisi gibi gelirler ek geliri oluşturmaktadır. Bu ek gelirler de gelir kavramının içindedir. Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca işçiye ödenen hafta tatili ve genel tatil ücretlerinin tazminat hesabına dahil edilmemesi bozma nedenidir.

Süreklilik taşımayan parasal yardımlar, işçinin uğradığı zararların tazmininde dikkate alınsa da ücretin bir parçası olarak görülmemelidir. Çünkü ücret işçinin ileriye yönelik olarak hesaplanacak zararının belirlenmesinde kullanılacak bir veridir. Yargıtay da tazminat hesaplamasında süreklilik gösteren ödemelerin dikkate alınması gerektiğini, süreklilik taşımayan fazla çalışma ücretinin hesaba esas ücret olarak eklenmesinin mümkün olmadığına karar vermiştir. Yargıtay bir kararında da tazminatın hesaplanmasında ücret niteliğindeki yardımların ve zamların gözetilmesini, vergi ve benzeri kesintilerin çıkarılarak kazancın netleştirilmesi gerektiğini, böylece net aylık ücret tutarının tazminatın hesabına esas alınması gerektiğini belirtmiştir. Cismani zararın hesabında esas alınan ücret, ekleri olan ikramiye, prim, komisyon ve kârdan pay alma gibi ödemeleri de kapsamaktadır.

1. Bilinen Dönem Ücretleri

İş kazası tazminatının hesabına esas alınacak ücretler; bilinen ve bilinmeyen ücretlerdir. Bilinen dönem ücretleri, işçinin iş kazası olmasaydı kaza anından bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar çalışarak elde edebileceği ücretlerdir. İşverenin düzenlediği ve işçinin imzaladığı ücret bordroları, işçiye ödenen ücretler konusunda bilgi vermektedir.

Yargıtay kararlarında, tazminatın hesaplanmasında gerçek ücretin esas alınması gerektiğini, işçinin gerçek ücretinin ise kıdemine, yaptığı işin özelliğine ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğunu, sigorta kayıtlarına geçen ücret olmadığını vurgulamıştır. İşçinin gerçek ücreti ise hayatın olağan akışına göre asgari ücretle çalışmasının mümkün olmadığının söylendiği hallerde meslek kuruluşundan bildirilen ücret esas alınarak belirlenmektedir. Tazminat hesabı da bu tutara göre yapılmaktadır.

2. Bilinemeyen Ücretler

Tazminata esas ücretlerin ikinci kısmını bilinemeyen ücretler oluşturmaktadır. Bilinmeyen dönem, bilirkişinin hesap raporunu düzenlediği tarihten hüküm tarihine kadar olan dönem ile hüküm tarihinden iş görebilirlik çağının sonuna kadar geçen dönemdir. 

Bilinemeyen dönem için asıl üzerinde durulması gereken, hüküm tarihinden iş görebilirlik çağının sonuna kadar olan dönemin bilinmeyen dönem olması ve gerçek verilerin bulunmamasıdır. Bu dönem için yapılan hesaplamada işçinin aldığı ya da aldığı kabul edilen ücret esas alınmaktadır. Tazminat belirlenirken maddi zararın hesaplanması için işçinin kazadan önce aldığı son ücretin bilinmesi yeterli değildir. Yargıtay kararlarıyla bu yönde yerleşik bir uygulama oluşturmuştur. Son ücret ile kastedilen işçinin aldığı bilinen ya da kabul edilen son ücretidir. Ancak tespit edilen son gerçek ücret eski tarihliyse, bu ücret dönemin asgari ücretiyle kıyaslanır ve kademe kademe yükseltilerek hesap tarihine kadar güncelleştirilir.

İş kazası veya meslek hastalığına bağlı olarak oluşan maddi zararın hesaplanmasında hesaba esas ücreti belirlemek önemli ise de esas alınan ücret, bilinemeyen aktif dönem için yapılan hesaplamada sabit kalamayacaktır. Bu ücret işçinin mesleğinde ilerlemesi, kıdemi, sektördeki gelişmeler, verimliliğin ve kârlılığın artması gibi nedenlerle artan bir seyir izleyecektir. Bu nedenle bilinen dönem ücretlerindeki artış etkenlerinde olduğu gibi bilinmeyen dönem için de ücretin artış etkenleri olacaktır ve ücret artışa tabi tutulacaktır. Bilinmeyen dönem yıllık artış oranı Yargıtay’ın içtihatlarıyla belirlenmektedir.

İş Kazasında Kusurun Belirlenmesi

Türk Borçlar Kanunu’nun 51’inci maddesine göre hakim, maddi tazminat taleplerinde halin gereklerine ve hatanın ağırlığına göre tazminatın kapsamını belirlemektedir. Bu nedenle tazminat tutarı belirlenirken dikkate alınması gereken en önemli unsur olan kusurun en doğru şekilde belirlenmesi gerekmektedir. TBK m. 51 uyarınca kusur hakime tazminattan takdiri indirim yapabilme yetkisi vermenin yanında, kusurun derecesi işçinin tazminatının belirlenmesinde toplam brüt zarara etki eden bir faktördür.

İş kazasında araştırılan kusur, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alıp almamasına, işçinin ise işverenin sağladığı güvenli çalışma ortamının gereklerini yerine getirip getirmemesine, iş güvenliği önlemlerinin alınmasına dair talimatlara uyulup uyulmamasına ve işçi ya da işverenin zararın doğmaması için ne gibi çabalar harcadıklarına bağlı olarak belirlenmektedir. Bununla birlikte, işçinin ve işverenin kusurlarının belirlenmesinde “objektif özen” ölçütünün kullanılması gerekmektedir. Buradaki kıstas ise makul ve dikkatli bir insanın aynı durum karşısında göstereceği davranış biçimidir. Buradaki objektif değerlendirmede işverenin kusuru dürüst, makul ve dikkatli bir soyut işveren modeli esas alınarak belirlenmelidir.

İşverenin ya da işçinin iş kazasının meydana gelmesinde etkili olan kusurları iş kazasından sonraki süreçte iş göremezlik oranının artmasına neden olabilmektedir. Bu durumlarda tazminat miktarı yeni iş göremezlik oranına göre hesaplanmaktadır. Benzer biçimde iş göremezlik oranının artmasına neden olan işçi veya işveren kusurunun tekrar tespitiyle yeni hesaplamada da bu oran kullanılmalıdır. Bu ise devam eden dava içerisinde bilirkişiden ek rapor alınarak gerçekleştirilmektedir. Mahkeme kusur değerlendirmesi yaparken Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği bir kararında belirttiği üzere, işçiye atfedilen kusurun dayanağının, iş güvenliğini tehlikeye düşürmesine bağlı olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.

Mahkemeler kusur tespitlerini konularına göre teknik bilirkişiler aracılığı ile yaptırmaktadır. Bu incelemelerde teknik kişilerin yanı sıra bir hukukçu bilirkişinin de bulundurulması yoluna gidilmektedir. İş ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin düzenlemeler kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle hakim kusur araştırmasına da hesap raporlarının alınmasına da re’sen karar vermektedir.

Kimi iş kazalarının aynı zamanda cezai boyutu da olduğundan yapılan yargılamalarda elde edilen kusur raporlarıyla iş mahkemelerinin bağlı olmaması Borçlar Kanunu’nun 51.maddesinin gereğidir. İş Mahkemesinin ceza mahkemesinin raporuyla bağlı kalmadan özellikle iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınıp uygulanması açısından kusur araştırması yapması gerekmektedir.

iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davası

Maddi Tazminatı Belirleyen Faktörler

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan işçinin beden tamlığının ihlali halinde işverenden talep edebileceği tazminatın zarar kalemleri yukarıda açıklanmıştır. Bu zararların ödenebilir hale gelmesinde olumlu ya da olumsuz şekilde etkili olan faktörler bu başlık altında incelenmiştir. Tazminat miktarı aşağıdaki tüm faktörlerin belirlenmesiyle ortaya çıkmaktadır.

A. İŞÇİYE BAĞLI FAKTÖRLER

İş kazasına uğrayan işçi, iş kazası nedeniyle iş göremediği süreçte iyileşme zamanına kadar veya tam iş göremez duruma gelmesi halinde yaşamı boyunca çalıştığı işten elde edeceği parasal değerlerden mahrum kalmaktadır. Diğer bir ifadeyle işçinin iş gücünde azalma meydana gelmektedir. Bu nedenle işçiye uğradığı kazanın meydana getirdiği gelir yoksunluğunu hafifletmeye yönelik bir takım maddi faydalar sağlanmaktadır. Bunlar; geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri ve malullük aylığı gibi Kurumca sağlanan parasal yardımlar ile işverence yapılan maddi yardımlar veya özel sigorta tarafından yapılan ödemelerdir. Tazminat tutarının belirlenmesinde işçiye sağlanan faydaların yanı sıra, işçinin müterafik kusuru, iş gücünde meydana gelen azalma oranı gibi faktörler de etkili olmaktadır.

1. Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Sağlanan Sağlık Yardımları

İşçinin sigortalısı olarak bağlı olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu, iş kazasına uğrayan işçiye kazadan sonra önemli maddi yararlar sağlamaktadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63’üncü maddesinde genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını, hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını, iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri sayılarak gösterilmiştir.

5510 sayılı Kanun’un 69’uncu maddesi uyarınca sağlanan bazı sağlık hizmetleri için katılım payı adı altında alınacağı belirtilen parasal tutar, iş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıdan alınmayacaktır.

5510 sayılı Kanun’un 74’üncü maddesi uyarınca ise iş kazası veya meslek hastalığında sigortalının maddede belirtilen nitelikteki sağlık giderleri de karşılanmaktadır. İş kazası veya meslek hastalığına bağlı olarak Kurumca sağlanabilecek bir diğer sağlık yardımı ise 5510 Kanun’un 66. maddesindeki yurt dışı tedavisidir. Buna göre 63.maddede sayılan sağlık hizmetlerinin yurt içinde sağlık hizmeti sunanlardan sağlanması esastır. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü üzerine, yurt içinde tedavisinin ve tetkiklerinin yapılamadığı tespit edilen kişilerin, sağlık hizmetlerinin ve yurt içinde yapılması mümkün olmayan tetkiklerin yurt dışında yapılması sağlanmaktadır.

5510 sayılı Kanun m.76/1 uyarınca işveren, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan işçiye sağlık durumunun gerektirdiği sağlık hizmetlerini derhal sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla işveren tarafından yapılan ve belgelere dayanan sağlık hizmeti giderleri ve 65.madde uyarınca yapılacak masraflar Kurum tarafından karşılanmaktadır. Kanun’un 76/2 maddesine göre 1.fıkrada belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki ihmalinden veya gecikmesinden dolayı genel sağlık sigortalısının tedavi süresinin uzamasına veya malûl kalmasına ya da malullük derecesinin artmasına sebep olan işveren, Kurumun bu nedenle yaptığı tüm sağlık hizmeti giderlerini ödemekle yükümlüdür.

 Kanun’un m.76/3 hükmüne göre ise, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçinin iş sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu meydana gelmiş ise Kurum yaptığı sağlık hizmeti giderlerini işverene tazmin ettirmektedir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınmaktadır.

2. Sosyal Güvenlik Kurumu Tarafından Sağlanan Parasal Yardımlar

5510 Sayılı Kanun uyarınca iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda cismani zarara uğrayan işçinin maddi yönden mağduriyetini hafifletmek amacıyla kendisine bir takım parasal yardımlarda bulunulmaktadır. Bunlar; geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri ve malullük aylığıdır.

2.1. Geçici İş Göremezlik Ödeneği

Geçici iş göremezlik ödeneği, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle işinde geçici bir süre çalışamayacağı doktor raporuyla saptanan sigortalı işçiye çalışamadığı günler için Kurum tarafından yapılan parasal yardımdır.  Bu ödeneğin bağlanması için işçinin belirli sürelerle prim ödemiş olması şart değildir. İşe yeni giren işçi dahi iş kazası ya da meslek hastalığı halinde geçici iş göremezlik ödeneğinden yararlanabilmektedir. Geçici iş göremezlik ödeneği iş kazasında kaza tarihi, meslek hastalığında ise doktorun geçici olarak çalışamamaya ilişkin raporun düzenlendiği tarihte istenebilmektedir.

Geçici iş göremezlik ödeneği ile ilgili diğer bir durum örneğin, hastalık, iş kazası, analık gibi iş göremezlik ödeneği verilmesini sağlayan birkaç durumun aynı anda gerçekleşmesidir. Bu durumda sigortalıya bunların hepsinden ayrı ayrı değil, ancak en yüksek geçici iş göremezlik ödeneği bağlanmasını sağlayan durumdan sigorta yardımı sağlanabilecektir (m.18/5-f.).

2.2. Sürekli İş Göremezlik Geliri

İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle sigortalı işçiye yapılan diğer bir parasal yardım da sürekli iş göremezlik geliridir. 5510 sayılı Kanun uyarınca iş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden meslekte kazanma gücünün en az %10 oranında azalmış olduğu tespit edilen sigortalı, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanmaktadır.

Sigortalı işçinin, iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle gördüğü tedavi sonucunda %10 ve üzerindeki iş göremezliğinin rapor edilmesi halinde sigortalıya Kurumca bağlanan bu gelire “sürekli iş göremezlik geliri” denilmektedir. Sürekli iş göremezlik kavramı, sigortalı işçinin beden tamlığının ihlali nedeniyle iş gücünü mesleğinde hiç çalışamayacak ölçüde tamamıyla yitirmesi veya çalışabiliyor olsa da kazanma gücünün en az %10’unu yitirmesidir.

Sürekli iş göremezlik geliri bağlanan işçinin yeniden tedavi ettirilmesi halinde meslekteki kazanma gücünü ne oranda yitirdiği sağlık kurullarından alınacak raporlara göre yeniden tespit edilmektedir. Sigortalı işçinin sürekli iş gücü kaybının yürütmekte olduğu mesleğinde gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

Sürekli iş göremezlik geliri, işçinin mesleğinde kazanma gücü kaybı oranına göre hesaplanmaktadır. Sürekli tam iş göremezlikte işçiye 17.maddeye göre hesaplanan aylık kazancının %70’i oranında gelir bağlanmaktadır. Sürekli kısmi iş göremezlikte ise sigortalıya bağlanacak gelir, tam iş göremezlik geliri gibi hesaplanarak bunun iş göremezlik derecesi oranındaki tutarı kendisine ödenmektedir. Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise gelir bağlama oranı %100 olarak uygulanmaktadır (m.19/3.f.).

2.3. Malullük Aylığı

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan işçiye Kurumca sağlanan ve işverenden talep ettiği maddi tazminatın hesaplanmasında göz önünde bulundurulan diğer bir parasal yardım da malullük aylığıdır. 5510 sayılı Kanun’un 25.maddesinde düzenlenen malullük aylığının, iş kazası veya meslek hastalığına bağlı olarak verilebilmesi için işçinin malul sayılması ve meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olması gerekmektedir. 

2.4. Peşin Sermaye Değeri

 Sigortalı işçinin, işverenden tazminini talep ettiği tazminatının hesaplanmasında tazminatın miktarına etki eden diğer bir unsur da peşin sermaye değeridir. Sigorta yardımlarının sermayeleştirilmesi kurumca çeşitli cetvellerden yararlanılarak yapılmaktadır. Hesaplamada ilk yapılan, sermayeleştirme tarihi itibariyle sigortalının yaşının tespit edilmesidir. Sigortalının yaşına peşin değer cetvelinde denk gelen katsayı tespit edilmekte ve katsayı işçinin yıllık geliri ile çarpılarak peşin değere ulaşılmaktadır.

Kurum tarafından işçiye bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerlerinin mahsubu yapılırken karşılaşılan bir durum da işçinin zaman içerisinde iş göremezlik oranında meydana gelen artışın zararın hesaplanmasında dikkate alınıp alınmayacağıdır. Özellikle iş göremezlik oranının %10’un altında olduğu, ancak ilerleyen süreçte %10’un üzerine çıktığı hallerde konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. İş göremezliğin geçici olması yani işçiye herhangi bir gelir bağlanmamış olması durumunda herhangi bir peşin değer hesabı yapılması söz konusu olmayacaktır. Ancak iş göremezlik oranının artması ve işçiye sürekli iş göremezlik gelirinin bağlanması halinde bu gelirin peşin sermaye değerinin brüt zarardan düşülmesi gerekmektedir.

3. Özel Sigorta Tazminatları

İş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle beden tamlığı ihlal edilen sigortalı işçi kendisini özel bir sigortayla sigortalamış ise bu durumda risk gerçekleştiğinde işçinin özel sigorta şirketinden elde ettiği sigorta tazminatı, genel kabule göre işverenin işçiye ödeyeceği maddi tazminat tutarından indirilmemektedir. Çünkü bu durumda işçi sigorta sözleşmesini kendisi yapmış ve sigorta primlerini de kendisi ödemiştir. Kaza riskine karşı işçi tarafından yapılan özel sigorta poliçesine dayalı olarak tahsil edilen özel sigorta tazminatı işverenin ödemekle yükümlü olduğu tazminata mahsup edilmemektedir.

4. İşveren Tarafından Yapılan Maddi Yardımlar

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan ve çalışamayacak durumda olan işçiye kimi zaman Kurum dışında işveren tarafından bir süre daha ücret ödenmektedir. Böyle bir durumda işveren tarafından işçinin uğradığı veya uğrayacağı muhtemel zararları hafifletmek yapılan maddi yardımlar, işçinin hesaplanacak brüt zararından düşülmelidir. İşveren tarafından talep olmaksızın kendiliğinden yapılan yardımların tazminattan mahsubu yoluna gidilmesinin amacı mükerrer ödeme yapılmasını ve sebepsiz zenginleşmeyi önlemektedir.

İşçiye üçüncü kişiler tarafından yapılan yardımlar ise işçiye fayda sağlamak için yapıldığından ve işverenin yükünü hafifletmek için yapılmadığından bu yardımların tazminata mahsubu mümkün değildir. İşverenin yakınları tarafından işverenin sorumluluğunu azaltmaya yönelik yapılan yardımların ise işçinin tazminatından mahsubu mümkündür.

5. İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞI NEDENŞYLE MADDİ TAZMİNAT DAVASINDA Denkleştirme

Tazminatın getirilme amacı, zarara uğrayan kişinin malvarlığında oluşan zararı karşılamaktır. Ancak zarara uğrayanın, zarar verici olay nedeniyle elde ettiği menfaat ile uğradığı zararın denkleştirilmesi gerekmektedir. Türk-İsviçre hukukunda elde edilen yararın, belirlenen zarar tutarından mahsubu hususunda açık bir düzenleme yoktur. Borçlar hukukunun genel hükümleri ve yargı içtihatlarıyla oluşan uygulama gereği tazminat alacaklısının, alacağı doğuran olay nedeniyle sağladığı bir yarar varsa bu yarar brüt zarara mahsup edilmektedir.

İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan işçi, uğradığı zararın yanında bazı ekonomik yararlar elde etmiş olabilir. İşçinin maddi zararı hesaplanırken elde ettiği ve parasal karşılığı olan faydalar, işçinin maddi zararına mahsup edilmelidir. Aksi durumda işçi sebepsiz kazanç sağlayacak, malvarlığında haksız zenginleşme meydana gelecek ve tazminat hukukunun temel prensiplerinden olan haksız zenginleşme yasağı ilkesine aykırılık oluşacaktır. Elde edilen ekonomik yararların zarardan düşülmesiyle işçinin malvarlığının zarardan önceki durumuyla sonraki durumu arasındaki fark bulunmuş olmaktadır.

Denkleştirme kuralı tüm tazminat davalarında olduğu gibi iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davasın da uygulanmaktadır. Ancak denkleştirme kuralının uygulanması için bazı şartların bulunması gerekmektedir. Bunlar; tazmini gereken bir zarar olması, zarar ile denkleştirilecek bir yarar olması, zarar verici eylem ile yarar arasında uygun illiyet bağı olması ve kanun hükmünün veya taraf iradelerinin denkleştirmeye karşı olmamasıdır.

Denkleştirme, zararın belirlenmesine ilişkin bir işlemdir. Bu nedenle kusurun hafifliği, sorumlu kişinin müzayaka halinde bulunması, zarar görenin müterafik kusuru gibi tazminatın miktarına etki eden unsurların uygulanmasından önce denkleştirme yapılarak belirlenen zarar miktarından, belirtilen durumların öngördüğü indirimler yapılacaktır.

Denkleştirmede öncelikle işçinin toplam brüt zararı tespit edilecektir. Daha sonra iş kazasıyla uygun illiyet bağı içerisinde bulunan yararlar tespit edilerek bunların parasal değer ifade edenlerinin peşin sermaye değerleri, etmeyenlerinin ise maddi değerleri işçinin sağladığı toplam yararlar olarak brüt zarardan indirilmektedir.

6. İş Gücündeki Azalma Oranı

İşçinin iş gücündeki azalma oranı, iş kazası veya meslek hastalıklarından doğan tazminat davalarında tazminat miktarına etki eden faktörlerden birisidir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Oranını Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca vücutta meydana gelen özrün, işçinin yürüttüğü iş ile ilgili çalışma yaşamında ne oranda iş gücü kaybı yaratacağının tespiti yaptırılmaktadır. İş gücünün tamamını yitirmeyen işçi, iş göremezlik oranına rağmen hala çalışma kudretine sahip olduğundan işçinin belirlenen toplam zararından iş göremezlik derecesiyle orantılı bir indirime gidilmektedir.

7. Zarar Görenin Kusuru (Müterafik Kusur)

Müterafık kusur (zarar görenin kusuru), iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davasında oldukça önem taşıyan, zararın hesabında tazminat miktarına etki eden faktörlerden birisidir.

Müterafık kusur, zarar görenin, makul bir insanın zarar görebileceğini anlayarak alabileceği tedbirleri almaması ve yapmaması gereken davranışları yapması nedeniyle uğradığı zararın meydana gelmesindeki kusurluluk halidir. Zarara uğrayan kişi, tehlike ve dolayısıyla zarar yaratacağını bildiği veya bilmesi gerektiği halde kendi iradesiyle bir tehlikeye karıştığında ve bundan zarar gördüğünde meydana gelen bu zarara kendisinin de etkisinin olduğu durumlarda müterafik kusur mevcuttur.

Yargıtay’ın genel uygulaması iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davalarında kural olarak işverenin kusursuz sorumluluk ilkesinin benimsenmesidir. Ancak Yargıtay kimi zaman zarar gören işçi açısından müterafik kusur değerlendirmesine giderek karar vermektedir[31].

TMK m. 2’de düzenlenen dürüstlük kuralı uyarınca zarar görenin kendisinden beklenecek objektif ölçülere göre zararın artmasını mümkün olduğunca önlemesi, buna yönelik tedbirleri alması gerekmektedir. Buradaki müterafık kusur, zarar görenin zararının artmasına sebep olmasıdır. İşçi, makul kişiler gibi uğradığı zararın artmasını önlememekte ve zararın artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle işçinin zararından indirim yapılmaktadır. 

Müterafik kusur, zararın tazminine iki şekilde etki etmektedir. İlk olarak zarar görenin kusuru ağır ise işçinin kusur illiyet bağını kesmektedir. Böylece haksız fiilin illiyet bağı unsuru olmadığından zarar veren tazminattan sorumlu söz olmamaktadır. Uygulama da bu yöndedir.

İşçinin müterafik kusur teşkil eden davranışı iş kazası ya da meslek hastalığından önce ya da sonra gerçekleşebilmektedir. İşçinin iş kazasına uğraması veya meslek hastalığına yakalanmasından önceki davranışı, bu kazanın ya da meslek hastalığının tek sebebiyse bu durumda illiyet bağı koşulu gerçekleşmediğinden işverenin zararı tazmin sorumluluğu yoktur. İş kazasına uğrayan işçinin alınması gerekli bir iş güvenliği önlemini işverene bildirmemesi halinde ise bildirme imkanının olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.

İş kazalarına sebep olan veya etkisi olan işçi davranışlarının hangi etkilerle meydana geldikleri de oldukça önemlidir. Eğer bu etkiyi yaratan davranışların bir kısmı işçinin tamamen kendisinden, fiziki ve ruhi yapısından kaynaklanıyorsa (örneğin, işçi özel hayatındaki dikkatsizliğini, tedbirsizliğini işyerinde de sürdürüyorsa), bu davranışlarının etkisiyle meydana gelen iş kazalarında işçinin müterafik kusurunun olduğu kabul edilmektedir. Ancak işçinin davranışları çalıştığı iş yeri koşullarından kaynaklanıyorsa bu durumda bu davranışların müterafik kusur olarak takdir edilip edilmeyeceğinin önemle incelenmesi gerekmektedir.

Meydana gelen iş kazalarında işçinin müterafik kusurunun araştırması yapılırken işyerine bağlı çalışma koşullarının işçi üzerinde oluşturduğu baskının mutlaka araştırılması gerekmektedir. Hakimin bu araştırmayı tarafların talebine bakmaksızın re’sen yapması, bilirkişi heyetlerince keşif yapılmasını ve diğer deliller ile birlikte değerlendirilmesini talep etmesi ve böylece bir sonuca varması gerekmektedir. Anılan nitelikte iş yeri koşullarının yarattığı baskıdan söz edilebiliyor ise müterafik kusur verilmemeli veya çok az bir kusur takdiri yoluna gidilmelidir.

iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davası

İşverene Bağlı Faktörler

1. Kusur Durumu

 İş kazası ve meslek hastalığına bağlı olarak açılan maddi tazminat davalarında işçi ya da işverenin iş kazasının ya da meslek hastalığının meydana gelmesindeki kusurlarının derecesi, talep olunan tazminatı belirleyen esaslı unsurlardan birisidir.

İşveren, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini gereken şekilde almaması sonucu kendi kusuruyla iş kazası veya meslek hastalığına neden olursa ve işçiye yöneltilebilecek bir kusur yoksa Kurum’un karşılamadığı zararın tamamından sorumludur. Bu durumda tazminattan herhangi bir hakkaniyet indirimi yapılmamaktadır. Ancak işveren tam kusurlu değilse, kusurunun gerektirdiği tazminat miktarını ve kaçınılmazlık unsuruna denk düşen oranın da bir kısmını karşılamak zorundadır.

Meydana gelen iş kazasında ya da meslek hastalığında işçinin de işverenin de kusuru yok (olay kaçınılmaz etkenler sonucunda meydana gelmiş) ise tazminat tutarı belirlendikten sonra bir kısmına işçi, kalan büyük bir kısmına ise işveren katlanmaktadır.

2. Ekonomik Durum

Zararın tamamının hüküm altına alınmasının zarardan sorumlu kişiyi zor duruma düşürecek olması halinde hakim tazminattan indirim yapabilmektedir. Burada zor duruma düşme hali, zarar görenin ekonomik bakımdan muhtaç bir duruma düşmesi, işini ve/ya düzenini kaybetmesidir.

Hakkaniyet İndirimi

TBK m. 55 uyarınca hesaplanan tazminat, tutar esas alınarak hakkaniyet düşüncesiyle arttırılamaz ve azaltılamaz. Madde hükmü emredici niteliktedir[42]. Hakimin tazminatın belirlenmesinde takdir yetkisini düzenleyen TBK m. 51 hükmü, hakkaniyet indiriminden söz eden 50/2 ve 52/2 hükmü, TBK m. 55/1 ile çelişmektedir.

İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle Maddi Tazminat Davasında Zaman Aşımı

Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi zamanaşımıyla ilgili genel bir düzenlemedir ve iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davalarında da uygulanmaktadır. Diğer bir ifadeyle iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maddi tazminat davalarında zamanaşımı süresi on yıldır.  Türk Borçlar Kanunu’nun 154.maddesi’nde düzenlenen zamanaşımını kesen ve durduran sebepler işçinin cismani zararının tazmini davalarında da geçerlidir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 146.maddesi gereğince zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlamaktadır. Yargıtay kararlarıyla oluşan uygulama uyarınca iş kazasına dayalı tazminat davalarında uygulanacak on yıllık zamanaşımının başlangıç tarihinin iş kazasının meydana geldiği tarih olarak kabulü halinde, zararın devreler itibariyle hesaplanıyor olmasından dolayı bir uygulama sorunu yaşanmaktadır. Bu durumda muacceliyet tarihinin, hakkın doğduğu an olacağını kabul etmek gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, zamanaşımı süresi iş kazalarında kazanın meydana geldiği tarihten itibaren başlamaktadır.

Meslek hastalığında ise bu süre, sürekli iş göremezlik oranının tespit edildiği tarihten itibaren başlamaktadır. Zamanaşımı süreleri hesaplanırken ilk gün hesaba katılmamaktadır.