İşçinin Maddi Zararı Nedir? Bu yazıda iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle işçinin maddi zararının kapsamına giren zararlar incelenmiştir.
İçindekiler
İş Kazası ve Meslek Hastalığı Nedeniyle İşçinin Maddi Zararının Kapsamı
Türk Borçlar Kanunu m. 54[1] uyarınca işveren, işçiyi koruma ve gözetme borcu nedeniyle alması gereken önlemleri almaması nedeniyle işçinin uğradığı cismani (bedensel) bir zararları tazmin etmek zorundadır. Bedensel zarara uğrayan işçi, çalışma gücünün azalması veya kaybedilmesi, ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle doğan zararları ve tedavi masraflarını isteyebilir[2].
Bedensel zarar, işçinin iş kazası ya da meslek hastalığı nedeniyle uğradığı fiziksel veya ruhsal zararlardır[3]. Zarar ise bu ihlalin sonucunda meydana gelen ekonomik kayıplar, maddi ve manevi azalmalardır[4].
A. İş Gücünün Azalması veya Tümüyle Kaybından Doğan Zararlar
İşçinin iş gücü kaybının tamamen veya kısmen kaybedilmesinden dolayı uğradığı zararlar, iş kazasına uğrayan işçinin kaza sonucunda uğradığı bir zarardır[5]. Bu zarar TBK m. 54’te de genel olarak beden tamlığının ihlaline bağlı olarak tazmini gereken bir zarar olarak hükme bağlanmıştır. Çalışma gücü, çalışma becerilerinin (beden ve fikir gücünün) fayda ve kazanç getirecek biçimde kullanılmasıdır[6].
İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına yakalanan işçi, hükmün verildiği zamanda iyileşmiş ise işçinin zararı, kazanç kaybı olarak göz önüne alınmaktadır. Bu durumda işçinin zararı geçmiş döneme yöneliktir. Burada işçinin zararı, çalışamadığı günlerden dolayı alamadığı normal ücretidir. Bu dönem zararının hesabı daha kolaydır. Çünkü burada asıl olan kazanç kaybı veya azalması değil, işçinin kazancını sayesinde sağladığı iş gücünün kaybı veya azalmasıdır[3]. İş gücü kaybı geçicilik arz etmiş ve iyileşme gerçekleşmişse, iyileşme anına kadar oluşan zarar, niteliği itibariyle fiilen yoksun kalınan kârdır ve geçmişe ilişkindir. Ancak çalışamama devam etmekteyse, zarara uğrayan işçinin iş gücündeki azalma, işleyecek dönem zararı olarak kabul edilmektedir[4]. Diğer bir ifadeyle bu durumda işçinin çalışma gücünün kaybı nedeniyle uğradığı zarar, gelecekteki muhtemel miktar olarak tespit edilmektedir. Bu zararın belirlenmesi için somut olayın özellikleri dikkate alınmalıdır[7].
İşçinin uğradığı kaza veya yakalandığı meslek hastalığı nedeniyle iş gücünün kaybı veya azalmasından doğan zararlarının tespitinde bu hususlara ek olarak işçinin çalışma gücünü ne oranda yitirdiği büyük önem taşımaktadır. Bu konudaki değerlendirme teknik bilirkişi tarafından yapılmalıdır[8].
İş Kazasına uğrayan işçinin beden tamlığının ihlaline bağlı olarak kısmen ya da tamamen iş göremez hale gelmesi, işçinin hem yaşamını eskiden olduğu gibi rahat ve normal yaşayamamasına hem de işindeki verimliliğini düşürerek kazancının azalmasına veya işini hiç yapamayarak kazanç kaybına uğramasına neden olmaktadır[9].
İşçinin uğradığı zarar belirli bir süre tedavi görmekle düzelebiliyorsa, iş gücü kaybının geçiciliğinden söz edilir. Bu durumda işçinin uğradığı zarar, tedavi masrafları ve çalışırken aldığı ücret ile geçici iş göremezlik ödeneği arasındaki farktan oluşur. İşçi bu kalemler için işveren aleyhine maddi tazminat davası açabilir[10].
Ancak işçinin gördüğü tedavi sonucunda iş göremezliğinin tam ya da kısmi olduğunun belirlenmesi halinde ise ikili bir ayırım yapılarak; kısmi iş gücü kaybı halinde zarar miktarı, tam kapasiteyle çalışıp elde edebileceği menfaatler ile kısmi iş göremez halde çalışarak elde edeceği kazançlar arasındaki farktan ibaret sayılmaktadır. İş gücü kaybı nedeniyle işçiye yürüttüğü iş dışında bir iş verilmesi halinde her iki iş arasında aleyhe bir ücret farkı oluşmuş ise işçinin bu farkın tazmini talep hakkı da bulunmaktadır[11]. Yargıtay da iş kazasından önce yeraltı işçisi olarak çalışan davacı sigortalının, kazadan sonra aynı işyerinde fakat yer üstü işçisi olarak çalıştırılmaya başlanmış olduğunun belirlendiğini, bu durumda yer üstü işçisi ile yeraltı işçisinin yıllık ikramiyeleri ile iaşe bedeli arasında yasa ve toplu iş sözleşmelerine göre farklı hükümler varsa, aynı işte aynı haklarla çalışıldığından söz edilemeyeceğini, aradaki farkın maddi zarar hesabına yansıtılması gerektiğini belirtmektedir[12].
B. Ekonomik Geleceğin Sarsılmasından Doğan Zararlar
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar, kazaya uğrayan işçinin fiziksel olarak büyük değişimlere maruz kalması, felç olması, psikolojik rahatsızlıklarının ortaya çıkması nedeniyle çalışma gücünü tam olarak kullanamaması sonucunda ileride karşılaşacağı iktisadî zorluklar sebebiyle uğranılan zararladır[13]. İşçinin kaza ya da meslek hastalığı sonucunda uğradığı zarar, eski işinde çalışamamasının yanında yeni bir iş bulmasını da güçleştirebilir. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararların tespitinde her somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır[14].
C. Tedavi ve Bakıcı Giderleri
Zarar görenin sağlığına kavuşmak için yaptığı tüm giderler, tedavi masraflarının kapsamındadır. Buna göre tedavi masrafları; kazaya uğrayan işçinin iyileşmesi için gereken geçici ya da devam eden muayene, doktor tedavi ücretleri, protez, tekerlekli sandalye, vb. ücretler ise tedavi masraflardır[15].
[1] Senyen Kaplan, Emine Tuncay, Bireysel İş Hukuku, Yenilenmiş 11. Baskı, Ankara, 2020, s. 218; Süzek, Sarper, İş Hukuku, Yenilenmiş 11. Baskı, İstanbul, 2015, s. 454; Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Ankara, 2013, s. 750; Oğuzman, M. Kemal/Öz, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-2, Güncellenip Genişletilmiş 18. Bası, İstanbul, 2020, s. 100; Başboğa Şahbaz, Zübeyde, İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Hukukî Sorumluluğu ile Maddi Zararın Hesabına İlişkin Esaslar, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 125; Nomer, Haluk N., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş Geliştirilmiş 14. Baskı, İstanbul, 2015, s. 129; Antalya, O. Gökhan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt I, İstanbul, 2012, s. 460; Akın, Levent, İş Kazasından Doğan Maddi Tazminat, Ankara, 2001, s. 175; Kaplan, Sorumluluk, s. 113. Burada kişi çalışma gücünü tam kaybetmemiş olsa da uğradığı kaza ekonomik geleceğini sarsmıştır. Bu nedenle bu zararın da dikkate alınması gerekmektedir. Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş güncelleştirilmiş 24. Baskı, Ankara, 2020, s. 523; Akın, s. 175.
[2] Senyen Kaplan, s. 218; Süzek, s. 454; Karataş, Huriye, İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığında Hukukî Sorumluluğu, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Konya, 2019, s. 80-81; Kaplan, Emine Tuncay, İşverenin Hukuki Sorumluluğu (Özellikle Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından), Ankara, 1992, s. 113. Yargıtay 4. H.D. 01.06.2021 T., 2021/9671 E. 2021/2136 K. sayılı kararında ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararın tespitinde olayın iş kazası olup olmadığının, okul öncesi öğretmenlikte yüzdeki izin kalıcı olup olmadığının tespitinin ve bu izin mesleğinde ekonomik bir zarara neden olup olmayacağının detaylı şekilde irdelenerek yapılması gerektiğini ifade etmiştir: “Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin okul öncesi öğretmenliği mezunu olduğu, bu meslek dalında yüz güzelliğinin önemli olduğunu, müvekkilinin yüzünde meydana gelen bu iz mesleğinin icrasına engel nitelikte olmasa da mesleğinin icra etmekte engel teşkil ettiğini, ekonomik geleceğinin bu nedenle sarsıldığını beyan etmek suretiyle, ekonomik geleceğinin sarsılması nedeni ile maddi tazminat talep etmiş, mahkemece bu hususlarda araştırma ve inceleme yapılmaksızın eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile davacının yoksun kaldığı ekonomik geleceği nedeniyle uğradığı bir zarar söz konusu olmadığı gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamından davacının Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çocuk Gelişimi bölümünden mezun olduğu anlaşılmaktadır. Kaza nedeni ile yaşadığı travma, yaralanma bölgeleri ve şekli, bu hali ile öğrenim gördüğü bölüm dikkate alındığında davacının ekonomik geleceğinin sarsılmış olma ihtimalinin daha detaylı olarak araştırılması ve bu yöndeki olumlu/olumsuz kararın yeterli gerekçeler ile verilmesi gereklidir. Şu durumda mahkemece yapılacak iş, davacının kaza tarihinde çalışıp çalışmadığı belirlendikten sonra, yüzünde sabit iz oluştuğuna ilişkin iddiasına yönelik Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan, davacı bizzat hazır edilerek yeni ve denetime uygun bir rapor alınarak, daha sonra yüzde sabit izin tespiti halinde, davacının yaşı, medeni hali, sosyal durumu ve mesleği dikkate alınmak suretiyle, davacının varsa yaralanması nedeni ile ekonomik geleceğin sarsılması sonucu oluşan zararın uzman bilirkişi tarafından belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir” (www.yargitay.gov.tr, e.t. 29.11.2021).
[3] Senyen Kaplan, s. 218; Kılıçoğlu, s. 522; Nomer, s. 213; Eren, s. 745-746; Oğuzman/Öz, s. 94-95; Karataş, s. 76; Süzek, s. 454; Başboğa Şahbaz, s. 127-128; Antalya, s. 461. Yargıtay 4. H.D. 07.07.2021 T., 2021/17167 E. 2021/4326 K. sayılı kararında işçinin sürekli iş göremezliği nedeniyle bakıcıya ihtiyacı olması halinde bakıcı giderleriyle ilgili ancak işçinin hangi tarihten itibaren bakıcıya muhtaç olduğu, yarı zamanlı mı tam zamanlı mı bakıcıya ihtiyacı olduğu gibi hususları içeren detaylı bir rapor alınması halinde karar verilebileceğini ifade etmiştir: “Mahkemece maluliyete ve bakıcı ihtiyacına ilişkin yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporları hükme esas alınarak, aktüer bilirkişice tanzim edilen hesap raporundaki tazminat miktarına göre hüküm tesis edilmiştir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Şu durumda mahkemece yapılacak iş, davacının kazayla ilgili tüm tedavi evrakları celbedildikten sonra, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında olay tarihinde yürürlükte olan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü esas alınarak, Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesinden davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesidir. Yukarıda açıklanan şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranı belirlenmeden hüküm kurulması doğru olmamış, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.Ayrıca davacının bakıcıya ihtiyaç duyduğuna ilişkin hükme esas alınan 18/03/2016 tarihli raporun yeterli inceleme içermediği, denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır.Şu durumda mahkemece, davacının geçici ve sürekli işgöremezlik döneminde bakıcıya ihtiyacı olup olmayacağı, bakıcıya ihtiyaç olması halinde hangi tarihten itibaren bakıcıya ihtiyaç duyacağı, bakıcı ihtiyacının süresi(tam zamanlı/yarı zamanlı/süreli) konusunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan olay tarihinde yürürlükte olan Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne uygun, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir”(www.yargitay.gov.tr, e.t. 27.11.2021).
[4] Başboğa Şahbaz, s. 120; Karataş, s. 80-81; Süzek, s. 453; Senyen Kaplan, s. 219; Oğuzman/Öz, s. 97; Antalya, s. 464; Akın, s. 167.
[5] Senyen Kaplan, s. 219; Eren, s. 746; Antalya, s. 464; Kaplan, Sorumluluk, s. 108.
[6] Senyen Kaplan, s. 219; Karataş, s. 81; Başboğa Şahbaz, s. 120-121.
[7] Senyen Kaplan, s. 219; Başboğa Şahbaz, s. 121.
[8] Bu zararın miktarı, işçinin olası yaşam ve çalışma süresi, ilişkileri, çalışma gücündeki kaybın hayat ilişkilerine, mesleğine olan etkilerinin ne olduğu somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak tespit edilmektedir. Uygulamada bu hesaplamalar genellikle bilirkişiler tarafından yapılmaktadır. Senyen Kaplan, s. 219; Başboğa Şahbaz, s. 121.
[9] Karataş, 80; Oğuzman/Öz, s. 98; Başboğa Şahbaz, s. 121. Yargıtay da iş kazası nedeniyle maddi tazminat istemlerinde öncelikle maluliyet raporlarını değerlendirmektedir. Yargıtay HGK 29.06.2021 T., 2021/166 E. 2021/863 K. sayılı kararı buna örnek gösterilebilir: “Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre davacının 04/08/2010 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle Kocatepe Sosyal Güvenlik Merkezinin 01/08/2011 tarihli raporuyla Yüksek Sağlık Kurulunun 25/09/2013 tarihli raporlarına göre davacının sürekli iş göremezlik oranının tespitini gerektirir bir maluliyetinin olmadığının tespit edildiği, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’nun 25/04/2014 tarihli raporunda sürekli iş göremezlik oranının %6,3 olarak tespit edildiği, Ali Tıp Genel Kurulunun 15/01/2015 tarihli raporunda Meslek Grup Numarası 1 kabul edilerek, çoğunluk görüşüne göre (Sol kolundaki arızasının sağ kolla mukayese edildiğinde; kişinin muayenesinde sağlam sağ kolunda da supinasyon hareketinin yarı yarıya azalmış olduğu birlikte değerlendirilmiş 1/2 takdir hakkı kullanılarak) %9, tek hekim tarafından düzenlenen muhalefet görüşüne göre ise (11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği VII. Liste arıza sıra no 14a’da supinasyonun hiç yapılamadığı durumun tanımlandığı ve 16 arıza ağırlık ölçüsünün mevcut olduğu, Adlî Tıp Kurumu 3. Adlî Tıp İhtisas Kurulu’nda 07.03.2014 tarihinde yapılan muayenesinde 0° supinasyon (hareketsizlik) tespit edilen kişide kaza öncesine ait muayene bulgusu olmadan kolundaki supinasyon hareketinin ½’sini kaybetmiş gibi kabul edilip maluliyette yarı yarıya azaltmaya gidilmesinin uygun olmayacağından) %17,2 oranında sürekli iş göremezlik oranının tespiti gerektiğinin belirtildiği, Bölge Adliye Mahkemesince Adli Tıp 2. Üst Kurulundan (Yani Eski adıyla Genel Kuruldan) alınan 21/02/2019 tarihli raporda ise Meslek Grup Numarası 10 olarak alındığında simge ‘A’ olduğundan önceki Genel Kurulun çoğunluk sonucu ve muhalefetli sonucunda değişikliğe yol açmayacağının oy birliği ile mütalaa edildiği anlaşılmıştır”(www.yargitay.gov.tr, e.t. 27.11.2021). Yargıtay 10. H.D. 29.06.2021 T. 2020/9905 E. 2021/9148 K. sayılı kararında Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunması halinde bu çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir: “Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Bu açıklamalardan olarak somut olayda, ATK 3.İhtisas Dairesince davacı sigortalının sürekli iş gücü kaybı oranı %45,2 olarak belirtilirken aynı yaralanma olayı nedeniyle SGK tarafından gönderilen yazıda bu kez sigortalının sürekli iş gücü kaybı oranının %46,2 olarak belirtildiği, Mahkemece davacının sürekli iş göremezlik oranına ilişkin bu raporlar arasındaki çelişki giderilmeden SGK tarafından gönderilen yazıya itibar edilerek eksik incelemeyle karar verildiği anlaşılmıştır. Oysa ki davacı yararına hükmedilecek maddi ve manevi tazminatları doğrudan etkilemesi nedeniyle işçide oluşan sürekli iş göremezlik oranının 5510 sayılı Yasa’daki düzenlemeye uygun olarak hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin saptanması gerekmekte olup maluliyet oranlarına dair mevcut çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Yapılması gereken iş; öncelikle sigortalının sürekli iş göremezlik oranında oluşan çelişkiyi yukarıda da açıklandığı şekilde ATK İkinci İhtisas Kurulundan son bir rapor alarak gidermek, ATK İkinci İhtisas Kurulu tarafından tespit olunan maluliyet oranının farklı olması halinde bu kez Kurumun (SGK) kayıtlarını değiştirmesi noktasında ilgilisinin (ATK İkinci İhtisas Kurul raporu lehine olan taraf) Kuruma müracaatını sağlamak, ilgilisinin başvurusu üzerine Kurumun ATK İkinci İhtisas Kurulunca belirlenen bu maluliyet oranını kabul etmesi halinde davacının ATK İkinci İhtisas Kurulu tarafından belirlenen maluliyet oranına göre maddi ve manevi tazminatlar için neticeye varmak, aksi halde ( Kurumun ATK İkinci İhtisas Kurulunca belirlenecek maluliyet oranına göre işlem yapmaması halinde) ise bu kez Kurumun hak alanını ilgilendirip işbu davada Kurum taraf olmadığından SGK’nın ve işverenin hasım gösterileceği maluliyetinin oranının tespit davası açması hususunda ilgilisine ( ATK İkinci İhtisas Kurul raporu lehine olan taraf ) önel vermek ve bu davadan çıkacak sonuca göre davacının maluliyet oranını kesin olarak tespit etmek, yine davacının maddi zararını yeniden hesaplatmak , ancak yapılacak yeni hesapta usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak dosyada mevcut daha önce alınan hesap raporundaki verilerin dikkate alınması, işlemiş devrenin ileri çekilmemesi, daha sonra yürürlüğe giren asgari ücretteki farkların rapora yansıtılmaması ve ilk peşin sermaye değerinin rücü edilebilir kısmının tenzil edilmesi suretiyle davacının Kurumca karşılanmamış maddi zararını ortaya çıkarmak, son olarak da tüm delilleri ve taraflar yararına oluşan usuli kazanılmış hak durumunu da gözeterek maddi ve manevi tazminat davaları bakımından bir karar vermekten ibarettir”(www.yargitay.gov.tr, e.t. 27.11.2021). Benzer yöndeki kararlar için bkz. Yargıtay 10. H.D. 29.06.2021 T., 2020/7303 E. 2021/9166 K.; Yargıtay 10. H.D. 16.06.2021 T., 2020/8445 E. 2021/8457 K.
[10] Karataş, s. 81; Başboğa Şahbaz, s. 121. İşçinin işini yürütemeyerek uğrayabileceği kazanç kaybı, ücret, ikramiye, prim, sosyal yardım zammı gibi parayla ölçülebilen kazançları ve işi dışında yürüttüğü kazançlarıdır.
[11] Başboğa Şahbaz, s. 121; Karataş, s. 81.
[13] Başboğa Şahbaz, s. 122.
[14] “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar”.
[15] Kılıçoğlu, s. 521; Senyen Kaplan, s. 218; Cengiz, İştar, “İşverenin İş Kazasından Doğan Hukukî Sorumluluğu”, TAAD, S. 34, Nisan 2018, s. 134; Atıcı, Ali, İşverenin İş Kazasından Doğan Hukukî Sorumluluğu, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Y.L. Tezi, Konya, s. 99; Süzek, s. 453; Kaplan, Sorumluluk, s. 105. Yargıtay 4. H.D. 27.10.2021 T., 2021/3974 E. 2021/7670 K. sayılı kararında iş kazasına uğrayan işçinin maddi zararının neler olduğunu açıklamış ve 18 yaşında olup çalışmayan gencin iş göremezlik zararının bulunmadığına hükmetmiştir: “Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı … kaza tarihinde 18 yaşından küçük olup, davacının gelir getiren bir işte çalışmadığı, dolayısıyla bu müddet boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı olmadığından geçici işgöremezlik zararı bulunmadığı açıktır” (www.yargitay.gov.tr, 29.11.2021).
[16] Senyen Kaplan, s. 218; Süzek, s. 453; Kaplan, Sorumluluk, s. 105.
KAYNAKÇA
AKIN, Levent : İş Kazasından Doğan Maddi Tazminat, Ankara, 2001.
ANTALYA, O. Gökhan : 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Borçlar Hukuku Genel
Hükümler, Cilt I, İstanbul, 2012.
ATICI, Ali : İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu, Selçuk Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Y.L. Tezi, Konya, 2010.
BAŞBOĞA ŞAHBAZ,
Zübeyde : İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Hukukî Sorumluluğu
ile Maddi Zararın Hesabına İlişkin Esaslar, Yeditepe Üni. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Hukuk Y.L. Tezi, İstanbul, 2008.
CENGİZ, İştar : “İşverenin İş Kazasından Doğan Hukukî Sorumluluğu”, TAAD, Yıl:9, S. 34,
Nisan 2018, 123-142.
EREN, Fikret : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Ankara, 2013.
KAPLAN, Emine Tuncay : İşverenin Hukuki Sorumluluğu (Özellikle Borçlar Hukuku ve İş Hukuku
Açısından) (Sorumluluk), Ankara, 1992.
KARATAŞ, Huriye : İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığındaki Hukuki Sorumluluğu,Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Y.L. Tezi,
Konya, 2019.
KILIÇOĞLU, Ahmet M. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş ve güncelleştirilmiş
24. Baskı, Ankara, 2020.
NOMER, Haluk N. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş Geliştirilmiş 14.
Baskı, İstanbul, 2015.
OĞUZMAN, M. Kemal/
ÖZ, M. Turgut : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-2, Güncellenip Genişletilmiş 18.
Bası, İstanbul, 2020.
SENYEN KAPLAN,
Emine Tuncay : Bireysel İş Hukuku, Yenilenmiş 11. Baskı, Ankara, 2020.
SÜZEK, Sarper : İş Hukuku, Yenilenmiş 11. Baskı, İstanbul, 2015.