Ticareti Usulsüz Terk Nedir? Suçu ve Cezası

Ticareti usulsüz terk suçu, gerçek kişiler için söz konusu olup ticaret şirketlerini kapsamamaktadır. Çünkü İcra ve İflas Kanunu’nun 44.maddesinde düzenlenen mal beyanında bulunma yükümlülüğü, sadece gerçek kişi tacirlere yönelik olup ticaret şirketlerini kapsamamaktadır.

Böyle bir yükümlülüğün olmadığı yerde cezai sorumluluktan bahsedilemez. Bu nedenle ticareti usulsüz terk suçu, yalnızca gerçek kişi tacirler bakımından söz konusudur. Ticaret şirketlerinin bu suçtan beraatına karar verilmelidir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 44. maddesi uyarınca ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilânlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mûtad ve münasip vasıtalarla ilân olunur. Kanundaki düzenleme uyarınca ilan etme ve ilan masraflarını ödeme yükümlülüğü, ticareti terk eden tacire aittir.

ticareti usulsüz terk

İcra ve İflas Kanunu m. 337/a Uyarınca Ticareti Usulsüz Terk Suçu

Yükümlülüklere aykırı davranmanın yaptırımı ise İcra ve İflas Kanunu’nun 337/a maddesinde düzenlenmiştir.  Takibi şikayete bağlı olan seçimlik hareketli bu suçun;

1-İİK 44. maddesine göre mal beyanında bulunulmaması,

2-Mal beyanında mevcudun eksik gösterilmiş olması,

3-Aktifte yer alan malın veya yerine kaim olan değerin haciz veya iflas sırasında gösterilmemesi,

4-Mal beyanından sonra, beyan edilen bu mallar üzerinde tasarruf edilmesi şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesi ile diğer koşulların da (alacaklının zarar görmesi ve borçlunun tacir olması gibi …) gerçekleşmesi halinde oluşacağı ve eylemden dolayı o müştekinin zarar görmüş olmasının gerektiği belirtilmiştir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 337/a maddesi ile yaptırıma bağlanan eylem, tacirin ticareti terk etmesi değil, 44’üncü maddesine göre terk keyfiyetini 15 günlük süre içinde kayıtlı bulunduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini içeren bir mal beyanında bulunmamasıdır. Diğer bir ifadeyle yaptırıma bağlanan eylem, ticareti usulsüz terktir.

Bu nedenle öncelikle ticaret şirketlerinin ticareti terk edip edemeyeceklerinin ve buna bağlı olarak İİK m. 44 uyarınca mal beyanı vermelerinin zorunlu olup olmayacağının açıklanması gerekmektedir.

Ticari Usulsüz Terk Suçu

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ticaret şirketlerinin; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca kollektif ve komandit şirketlerin şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ise sermaye şirketi sayıldığı belirtilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 643. Maddesinde limited şirketlerde tasfiye düzenlenmiştir. Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.  Türk Ticaret Kanunu’nun Anonim Şirketlerde Sona Erme ve Tasfiyeyi düzenleyen 10. Bölümünde “Sona Erme Sebepleri” başlığı altında “Genel Sona Erme Sebepleri” ve “Özel Sona Erme Sebepleri” olmak üzere iki başlık altında sona erme sebepleri açıklanmıştır.

Ticareti Usulsüz Terk

Kanun hükmü uyarınca tasfiye sürecini kısaca özetlemek gerekirse, tasfiye memurları infisah hâlindeki şirketin tüm aktif ve pasifinde bulunan mallarını ortaya çıkaracak, buna ilişkin olarak hazırladığı bilânçoyu onaylattıktan sonra varsa şirketin alacaklarını tahsil edecek; aktifinde mevcut malları satıp paraya çevirecek, sonra alacaklılara şirketin borcunu ödeyecek, artan bir para varsa mukaveledeki pay durumuna göre ortaklara ödeyecek, buna ilişkin bilanço örneği ile birlikte terkin (silinme) işlemini yaptırmak üzere ticaret sicil memuruna bir dilekçe ile başvurarak terkin işlemini gerçekleştirecektir. Tasfiye sırasında şirketin aktifindeki bütün mallar satılıp paraya çevrildiği, bununla ortaklığın borçlarının ödendiği ve varsa artan paranın payları oranında ortaklarına dağıtıldığı bilançoda gösterildiğine ve ortada mevcut bir mal varlığı da bulunmadığına göre, mal beyanında bulunmasını gerektirecek bir durum da bulunmayacaktır.

 TTK’nın “Genel Sona Erme Sebepleri” ni düzenleyen 529. Maddesi uyarınca anonim şirket;

a) Sürenin sona ermesine rağmen işlere fiilen devam etmek suretiyle belirsiz süreli hâle gelmemişse, esas sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesiyle,

b) İşletme konusunun gerçekleşmesiyle veya gerçekleşmesinin imkansız hâle gelmesiyle,

c) Esas sözleşmede öngörülmüş herhangi bir sona erme sebebinin gerçekleşmesiyle,

 d) 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına uygun olarak alınan genel kurul kararıyla,

e) İflasına karar verilmesiyle,

f) Kanunlarda öngörülen diğer hâllerde, sona erer.  Bunlar genel sona erme sebepleridir.

Ticareti Usulsüz Terk İcra ve İflas

TTK’nın “Özel Sona Erme Sebepleri” ni düzenleyen 530. Maddesinde ise Organların Eksikliği ve Haklı nedenle fesih şeklinde özel sona erme sebepleri sayılmıştır.

TTK’nın 533. maddesinin 1. Fırkası uyarınca sona eren şirket tasfiye hâline girer. Kanundaki   istisnalar   saklıdır.    Sona   erme   ile   tasfiye   süreci başlamaktadır. Buna göre Kanundaki istisnalar saklı olmakla birlikte, sona erme ile şirketin tasfiye süreci başlamaktadır.

Türk Ticaret Kanunu’nun “Tasfiye ve Sona Erme” üst başlığı altında düzenlenen “Sonuçlar” başlıklı 533. Maddesi uyarınca ise sona eren şirket tasfiye hâline girer; Kanundaki istisnalar saklıdır.

Tasfiye hâlindeki şirket, pay sahipleriyle olan ilişkileri de dahil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Bu hâlde organlarının yetkileri tasfiye amacıyla sınırlıdır. Şeklindeki düzenleme ile tasfiye halindeki şirketin pay sahipleriyle olan ilişkileri de dahil, tasfiye sonuna kadar şirketin tüzel kişiliğini koruduğu ve unvanına “tasfiye halinde” ibaresi ekleneceği, organların yetkilerinin tasfiye amacıyla sınırlı olacağı açıkça ifade edilmiştir. Anılan madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere; tasfiye sırasında tüzel kişilik devam eder. Ortaklık amacı kendiliğinden tasfiye amacına dönüşür. Ortaklık bu amaçtan dolayı kural olarak yeni işlem ve faaliyetlere girişemez.

Türk Ticaret Kanunu’nun “Şirket Organlarının Durumu” başlıklı 535. Maddesi uyarınca ise şirket tasfiye hâline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan, ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir.

Tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar vermek üzere genel kurul tasfiye memurları tarafından toplantıya çağrılır. Şeklindeki düzenleme ile şirketin tasfiye haline girmesi ile organların görev ve yetkilerinin tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlere özgüleneceği, tasfiye işlerinin gereklerinden olan hususlar hakkında karar vermek üzere Genel Kurulun tasfiye memurları tarafından toplantıya çağırılacağı açıkça ifade edilmiştir. Anılan madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere; Tasfiye sırasında organlar varlıklarını sürdürmeye devam eder. Ancak organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için sınırlı olmakla birlikte tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlerle sınırlı hale gelir.

Bununla birlikte, 15/7/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun’un 69. maddesiyle 6102 sayılı TTK’nın 545. maddesine “Bu Kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde, 2004 sayılı Kanunun 44’üncü ve 337/a maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmünü içeren ikinci fıkra eklenmiştir.

Maddeden anlaşılacağı üzere ticaret şirketlerinin tasfiye sonrasında İİK m. 44 uyarınca mal beyanında bulunma yükümlülüğü kalmadığından, mal beyanında bulunmadığından bahisle İİK m. 337/a ile cezalandırılması değildir.

Nitekim madde gerekçesinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 44. maddesinde; ticareti terk eden bir tacirin on beş gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecbur olduğu, bu durumun ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklıların bulunduğu yerlerde ilan olunacağı kuralına yer verilmiştir.

İcra ve İflas Kanununun 44. maddesinde belirtilen ticareti terk eden tacirin bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösterecek nitelikteki mal beyannamesi ticaret sicili müdürlüklerince yalnızca ticareti terk eden hakiki şahıslardan alınmakta olup, sermaye şirketleri ile diğer tüzel kişi tacirlerden böyle bir beyanname alınmamaktadır.

Nitekim Türk Ticaret Kanunu m. 540/1 uyarınca tasfiye memurları   şirketin   tasfiyenin   başlangıcındaki   durumunu   incelemekte, gerekirse   şirket mallarına değer biçmek adına uzmanlara başvurarak şirket mal varlığına ilişkin durumu gösteren bir envanter ile bilanço düzenlemekte ve genel kurulun onayına sunmakta, yine 541. madde uyarınca alacaklılara gerekli çağrılarda bulunmaktadır.

Ticareti Usulsüz Terk

Ancak sermaye şirketleri bakımından ticaretin usulsüz terk edilmesinden ne anlaşılması gerektiği de açık değildir. Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca ticareti usulsüz terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesidir. Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanının verilmesi fiilen mümkün değildir. Nitekim tasfiye sürecinde şirketin aktifleri ile pasifleri tasfiye edilmekte, şirket alacakları tahsil edilmekte ve borçları ödenmektedir. Ayrıca, ticaret sicili kaydı silinen bir şirketin varlığından artık bahsedilemeyeceğinden ve buna bağlı olarak şirketin işlem tesis etme ehliyeti kalmayacağından, silinme sonrasında mal beyanında bulunması da fiilen mümkün değildir.

Ticareti usulsüz terk ile kastedilenin, silinme tarihinden daha önce gerçekleşen bir durum olduğu kabul edildiğinde ise tasfiye memurlarınca, tasfiye başlangıcında ilk envanter ile bilanço çıkarılacağından, bir kez de mal beyanında bulunulması, aynı işlemin birden çok yapılması  anlamına gelecektir. Bu ise zaman ve emek kaybına neden olacaktır. Nitekim tasfiye memurlarının yapılan işlemler bakımından hukuki ve cezai sorumlulukları da bulunmaktadır.

Ticaret Sicili Yönetmeliğinin “Sona erme ve tasfiye” başlıklı 66. Maddesi uyarınca şirketin sona ermesine ilişkin tescil başvurusunda aşağıdaki belgeler müdürlüğe  verilir:

a) Sona erme ortaklar kurulu kararına dayanıyorsa bu kararın noter onaylı örneği. 

b) Sona erme başka bir sebepten ileri geliyorsa, bunu kanıtlayan belgenin onaylı örneği.

c) Tasfiye memurlarının noter huzurunda düzenlenmiş, “Tasfiye halinde” ibaresi eklenmiş ve ticaret unvanı altına atılmış imza beyannamesi.

ç) Tasfiye memurlarının ortaklar dışından seçilmesi halinde görevi kabul ettiğine ilişkin imzalı belge.

d) Şirket sözleşmesinde alacaklıların davetine ilişkin hüküm bulunması halinde buna uygun olarak yapılan tasfiye memurlarınca hazırlanmış, alacaklıların davetinin yapıldığına ilişkin belge.

Tasfiyenin tamamlanmasından sonra kayıt silmede aşağıdaki belgeler müdürlüğe verilir:

a) Tasfiye memurlarınca son bilançonun ortaklara tebliğ edildiğine ilişkin belge.   

b) Ortakların son bilançonun onayına ilişkin kararı veya mahkemeye itirazda bulunmayacaklarına dair yazılı beyanı.

c) Son bilanço.

Ticaret Sicil Yönetmeliğinin “Tescil” başlıklı 67. maddesinde;

(1) Sona eren şirket ile ilgili aşağıdaki olgular tescil edilir: 

a) Şirketin sona erdiği ve tasfiyeye girdiği.  

b) Ticaret unvanına Tasfiye halinde” ibaresinin eklendiği. 

c) Sona ermenin sebebi ile bunu kanıtlayan belge veya kararın tarih ve sayısı.

ç) Tasfiye memurlarının adı ve soyadı, yerleşim yeri ve kimlk numarası.   

d)Tasfiye işlemlerinin şirket merkezi dışında başka bir adreste yürütülmesi

(2) Tasfiyesi tamamlanan şirket ile ilgili aşağıdaki olgular tescil edilir:   

a) Tasfiyenin tamamlandığı. 

b) Ticaret unvanının silindiği.

Ticareti Usulsüz Terk

Bu düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde sermaye şirketlerinin İİK 44. maddesinde belirtilen mal beyanında bulunma zorunluluğunun olmadığı söylenebilir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere ticareti usulsüz terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi anlamına gelmektedir.  Kaydın silinmesinden önce tasfiye sürecinin başlaması gerekmekte, bu kapsamda şirketin aktif ve pasifleri belirlenmekte, varsa mal varlığının değeri saptanmakta, aktif mal varlığı satılarak borçları ödenmekte, kalan bir para olduğu takdirde hissesi oranında ortaklarına dağıtılmakta, buna ilişkin hazırlanan bilançoyla birlikte ticaret sicili müdürlüğüne başvurularak şirketin kayıtlardan terkini sağlanmaktadır.

Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesi fiilen mümkün olamayacaktır. Bu nedenle şirketin mal beyanında bulunmaması nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmesi Kanuna aykırılık teşkil edecektir.

Yukarıda detaylı biçimde açıklanan nedenler ile İcra ve İflas Kanunu’nun 44’üncü maddesinde düzenlenen mal beyanında bulunma yükümlülüğü, gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük, ticaret şirketlerini kapsamamaktadır. Dolayısıyla ticareti usulsüz terk suçu, ticaret şirketlerini kapsamamaktadır.

TİCARETİ USULSÜZ TERK SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

TİCARETİ USULSÜZ TERK SUÇU, TİCARET ŞİRKETLERİNİ KAPSAMAMAKTADIR

Sermaye şirketlerinin İİK 44. maddesinde belirtilen mal beyanında bulunma zorunluluğunun olmadığı,  madde  gerekçesinde de  belirtildiği  gibi, ticareti  terk, sermaye şirketinin ticaret unvanının ticaret sicili kayıtlarından silinmesi anlamına gelmekte olup, kaydın silinmesinden önce tasfiye sürecinin başlaması gerekmekte, bu kapsamda şirketin aktif ve pasifleri belirlenmekte, varsa mal varlığının değeri saptanmakta, aktif mal varlığı satılarak borçları ödenmekte, kalan bir para olduğu takdirde hissesi oranında ortaklarına dağıtılmakta, buna ilişkin hazırlanan bilanço ile birlikte ticaret sicili müdürlüğüne başvurularak şirketin kayıtlardan silinmesi (terkini) sağlanmaktadır. Ticaret unvanı ticaret sicilinden silinen bir sermaye şirketi, 6102 sayılı Kanun uyarınca tasfiye sürecini tamamladığından, artık bundan sonra aktif ve pasifini gösteren bir mal beyanını vermesi fiilen mümkün olamayacağından, mal beyanında bulunmadığından bahisle mahkûmiyetine karar verilmesi Kanuna aykırı olacaktır.

Açıklanan nedenlerle, İİK’nun 44 ncü maddesindeki mal beyanında bulunma yükümlülüğünün gerçek kişi tacirlere yönelik bir yükümlülük olduğu ve ticaret şirketlerini kapsamadığı anlaşılmakla, atılı suçtan sanığın beraatine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 2020/8078 E. 2021/513 K.).